Dün mayıs ayı işsizlik rakamları açıklandı.
İş gücüne katılma oranının yükselmesine...
Yani çalışmak isteyenlerin sayısının artmasına rağmen işsizlik oranı düştü. Peki çalışmak isteyenlerin sayısında nasıl bir artış oldu?
Bu yılın mayıs döneminde, Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı, 2010'un aynı dönemine göre 1.1 puan artarak % 50.5'ye çıktı. Erkeklerde 0.8 puanlık artışla % 72'ye, kadınlarda ise 1.4 puanlık artışla % 29.8'e yükseldi işgücüne katılma oranı.
Kısacası kadınların çalışma isteği iş bulabilmeleri sonucunda arttı. Bu da bize hem ekonomideki büyümenin kadın emeğine olan talebi çoğalttığını gösteriyor hem de kadının ekonomik özgürlüğü açısından ekonomik büyümenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Gelelim mayısta istihdam edilenlerin sayısına...
2011 Mayıs döneminde ülke çapında istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 390 bin kişi artarak 24 milyon 445 bin kişiye yükseldi. İşsiz sayısı 296 bin kişi azalarak 2 milyon 550 bin kişiye geriledi. Böylece geçen yıl mayısta yüzde 11 olan işsizlik oranı 1.6 puanlık azalışla yüzde 9.4'e düştü.
Peki bu işsizlik oranı Türkiye için makul bir seviye mi? Değil. Türkiye'de işsizliğin yüzde 5 seviyesine gerilemesi gerekiyor.
Ama şu da bir gerçek ki, Türkiye'de işsizlik oranı ilk kez Euro bölgesinin işsizlik oranı olan yüzde 9.9'un altına geriledi. Bu gelişme bize, devletlerin mali kriz yaşadığı zengin Avrupa'dan Türkiye ekonomisinin tam tersi bir süreç yaşadığını ve onlardan nasıl olumlu bir şekilde ayrıştığını gösteriyor. İşsizliğin İspanya'da yüzde 21, Yunanistan'da yüzde 15.8, Fransa'da yüzde 9.9 olduğu düşünülürse, Türkiye'de mali disiplinin nasıl bir göreli başarıya dönüştüğü daha iyi anlaşılıyor.
2008 krizinde ısrarla Türkiye'nin IMF ile anlaşma yapmasını, Hükümet'in bütçeyi yönetemeyip mali disiplini bozacağını iddia edenlere şunu da hatırlatmak gerekiyor. Küresel mali krizin derinleştiği 2008'de bazı AB ülkeleri IMF ile anlaşma imzaladı. Bunlardan Polonya ve Macaristan'da şimdi işsizlik oranı Haziran 2011'de sırasıyla yüzde 11.7 ve 10.8'e yükseldi. Eğer Türkiye'de hükümet de kriz lobisinin isteklerine uyup, IMF ile anlaşma yapsaydı ve 35 milyar dolar kredi alsaydı şimdi işsizlik oranı çok daha yüksek olabilirdi. Çünkü kamu borç yükü artacak ve Türkiye IMF hastanesinde yatan hasta bir ülke olacaktı.
IMF ile anlaşma yapmamanın ne kadar isabetli bir karar olduğu her olayda ortaya çıkıyor.
Dün açıklanan işsizlik rakamıyla ilgili TV'lerde yorum yapmak zorunda kalan kriz lobisinin bazı elemanları öyle mutsuzlardı ki... "Ne olursa olsun AK Parti gitsin" diye yaymaya çalıştıkları kriz beklentisi, açıklanan her olumlu ekonomik göstergeyle birlikte berhava oluyor. Düşen işsizlik rakamını bile "mevsim etkisinden arındırılmış" türü rakamlarla küçümsetmeye çalıştılar.
Aslında kriz lobicileri işsizlikle ilgili gelen iyi haberlerden çok telaşlanmasınlar.
Ekonominin ısındığı yönünde yaptıkları propaganda sonucunda soğutulan ekonomide işsizlik tekrar yükselebilir. Ama kriz lobisinin şunu unutmaması gerekiyor. Türkiye'de işsizlik ilk defa euro bölgesi ortalama işsizlik oranının altına düştü. Lobinin, Türkiye'ye IMF ile anlaşma yapması için örnek gösterip övgüler düzdüğü Polonya ve Macaristan'da ise işsizlik oranı Türkiye'nin üzerine çıktı.
Anlayacağınız, lobinin, sürekli haksız kazanç sağlamak için verdiği örnekler birer birer döküldü. Oysa hükümetleri köşeye sıkıştırmak için bu örneklerle ne büyük yaygara yapmışlardı.
Ama nafile, artık bu ülkede kolay para kazanmanın yolları kapanıyor. Lobicilik yaparak gerçekleri çarpıtacağınıza artık Türkiye ekonomisiyle ilgili doğru eleştiriler yapmanız gerekiyor.
Bakın doğru eleştiriye bir örnek verelim.
Dün Taraf'ta Neşe Düzel'e konuşan Prof. Dr.
Erdal Tanas Karagöl "Amerika ve Avrupa'da üniversiteler 24 saat açıkken, bizde akşam üzeri saat beşte kapanıyor.
Devletin araştırma birimlerinde kütüphane yok. Biz bu koşullarda verimliliği artırıp cari açığı nasıl kapatacağız?" diye soruyor. İşte bu konularda hem tüm siyasetçilere, hem Hükümet'e, hem de YÖK'e eleştiri getirmekte fayda var. Siz hiç kriz lobisinden böyle eleştiriler duydunuz mu?