Seçimlerden güçsüz bir AK Parti çıkartmak için tarihin çöplüğüne geri dönüldü ve kâbus gibi bir yeni milliyetçi cephe oluşturuldu.
İlk milliyetçi cepheler 1970'li yıllarda Süleyman Demirel tarafından inşa edilmişti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Bana sağcılar cinayet işledi dedirtemezsiniz" diyerek cinayetleri örtbas etmişti. Böylece milliyetçi cephe iktidarlarını sürdürebilmek için yeni cinayetlere yol vermişti.
Şimdi aynı Demirel'in yol göstericiliğinde CHP, MHP, BDP cepheleştiler. Kısacası Türk ve Kürt milliyetçileri, AK Parti'ye karşı yeni bir milliyetçi cephe inşa ettiler.
Bu yeni milliyetçi cephenin kimliğini anlamak için gazeteciliğin 5N 1K sorularını sormak yeterli. "Ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden ve kim cepheleşti?" diye sorduğunuzda, "nasıl cepheleştiler?" sorusunun cevabı "Bunlar, AK Parti'ye karşı birleştiler" oluyor ama "neden cepheleştiler?" sorusunun cevabı gözlerden gizleniyor. Çünkü bunları bir güç kurdurdu, günümüzün moda deyimiyle bu cepheyi bir güç dizayn etti.
Bu cephe düpedüz, sıfır reel faize karşı çıkanlar tarafından kurduruldu. Çünkü bu yeni milliyetçi cephenin arkasında yüksek faizden beslenen devasa bir faiz lobisi var.
"Niye faiz lobisi milliyetçiliği desteklesin?" sorusu aklınıza gelebilir. Destekler, çünkü milliyetçi bir ekonomi anlayışı, ülkeyi küresel piyasalardan kopartır. Bu durumda, iç ve dış mal fiyatları ve dolayısıyla paranın fiyatı olan faiz hadleri büyük ölçüde farklılaşır. Böylece o ülkede faiz farkından ötürü büyük rantlar elde edilir.
Peki faiz lobisi niye AK Parti'yi istemiyor? Çünkü AK Parti küresel düzeyde rekabet eden Anadolu sermayesinin temsilcisi. İçe kapalı bir ekonomiyi savunmuyor. Dışa açık bir ekonomiden yana. Böylece statükocu sermayenin lehine çalışan devlet rantlarının oluşmasını engelliyor. İşte bu nedenle 2002'de yüzde 29.7 olan enflasyon şimdi yüzde 4.26'ya geriledi. Ve nominal faizler yüzde 67'den yüzde 8.88'e düştü. Bu yeni ekonomik koşullar stokçuları iflas ettirdi, faizle geçinenleri zora soktu. Dolayısıyla AK Parti'nin iktidardan gönderilip, bu ülkede faizlerin tekrar yükseltilmesi isteniyor.
Bu isteğin ilk adımını dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da attı. Merkez Bankası'ndaki döviz rezervlerini iktidar olursa harcayacağını söyledi. Bunu insanların refahı için yapacağını ileri sürdü. Adeta, "o paranın ne önemi var?" dedi.
Oysa Merkez Bankası rezervleri olmasa, Türkiye'de vatandaşın refahı çok daha kötü olurdu. Merkez Bankası'ndaki altın dahil 95 milyar dolarlık döviz, mali disiplin sayesinde birikti. Kamu maliyesinin iyi yönetilmesi sonucunda ekonomik istikrar sağlandığı için Türkiye'de döviz böyle birikebildi.
Eğer AK Parti mali disiplinden sapsaydı enflasyon yüzde 30, faizler eskiden olduğu gibi yüzde 67 seviyesinde bulunurdu. Faiz lobisi kazanırdı ama Türkiye halkı kaybederdi, para sahipleri, zenginler ceplerini doldururken halk her bakımdan yoksullaşırdı. Çünkü sağlık ve eğitim harcamalarının bütçe içindeki ağırlığı artamazdı.
İşte Kılıçdaroğlu'nun dünkü açıklamaları, eğer iktidara gelirlerse Türkiye ekonomisini nasıl büyük bir tehlikenin beklediğini bize açıkça gösteriyor. Bedelini yıllardır yoksullaşarak ödediğimiz ve zor bela başımızdan kovduğumuz faiz lobisinin bu ülkede tekrar hortlatılmaya çalışılan iktidarından ürkmemek mümkün değil.