Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Marx'ın, serbest ticaret konuşması zengin ülkeleri korkutuyor

IMF'nin sonbahar toplantısı hafta sonunda Washington'da tamamlandı. Toplantılara 187 ülke ve kuruluştan 10 bin kişi katıldı. Toplantının ardından konuşan IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn, bundan böyle küresel sistemik istikrara odaklanacaklarını belirtti.
Peki nedir küresel sistemik istikrar? IMF'ye göre, dünya ekonomisi toparlanıyor ama zengin ülkelerin finans kesiminde hâlâ kırılganlıklar sürüyor. Bu kırılganlıklar, küresel ekonomide potansiyel gerginliklerin kaynağını oluşturuyor.
Bu gerginlikler ancak ülkelerarası işbirliğiyle giderilebilir. İşbirliği yapılacak en önemli konu ise ülkelerin korumacılık tedbirlerinden vazgeçmeleri. Özellikle zengin ülkeler aşırı korumacı tedbirlere yönelerek ithalata miktar ve değer sınırlaması getiriyor. Döviz kurlarına aşırı biçimde değer kaybettirerek "kur savaşıyla" ihracata destek ithalata zorluk çıkartıyorlar. Bu nedenle Doha ticaret görüşmelerinin hızla yenilenmesi ve sonuçlandırılması gerekiyor. Anlayacağınız dünya ekonomisinin düzelmesi için serbest ticaretin önündeki engellerin kalkması şart.
Peki nedir serbest ticaretin mantığı? Serbest ticaret yoluyla her ülke en ucuza ürettiği malı satarak dünya ekonomisinde ihtisaslaşacak. Böylece en uygun kaynak dağılımı sağlanarak israf önlenecek. Ama serbest ticaretin bu şekilde işleyişi ortaya yeni problemler çıkartıyor. Ucuza üretilen mallar yerleşik ekonomik sistemleri bozuyor. Eski uluslar parçalanıyor. Yerli imalat sanayisi dışarıdan ucuza gelen mallar nedeniyle kapanınca, ortaya pek çok yeni işsiz çıkıyor. Böylece işçi ve sermayedar arasındaki sorunlar en uç noktalara varıyor.
Serbest ticaretin eski ulusları yıkıcı etkisi konusunda en çarpıcı değerlendirmeyi Karl Marx, 9 Ocak 1848'de yapmıştı. Marx, serbest ticaret sorunu üzerine yaptığı konuşmada "Serbest ticaret sistemi eski ulusları parçalar ve proletarya ile burjuvazi arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı uç noktalara iter. Tek sözcükte, serbest ticaret sistemi toplumsal devrimi hızlandırır. İşte yalnızca bu devrimci anlamıyladır ki, baylar, ben serbest ticaretten yanayım" diyordu. Marx'ın 152 yıl önce yaptığı bu tespit günümüzde zengin ülkeleri korkutuyor.
Zengin ülkeler serbest ticareti savunur gibi gözüküyor ama uygulamada farklı davranıyor. Bu çifte standart yüzünden küresel ekonomi bir türlü dengesini bulamıyor. Daha geçen hafta Amerikan yönetimi Çin mallarının ülkeye girişine karşı korumacı tedbirler almak için yaptığı yasal düzenlemeyi Temsilciler Meclisi'nden geçirdi.
Ayrıca ihracatta avantaj, ithalatta engelleme yapmak için gevşek para politikası sinyalini verip doların değerini düşürmeye başladı. Japonya keza kendi parasının değerini düşürüp mallarına rekabet gücü kazanmak amacıyla Japon yenine sürekli müdahale kararı aldı. AB de korumacı tedbirleri sürdürmeye ısrarla devam ediyor.
Peki zengin ülkeler, dünya ekonomisinin sistemik istikrarını bozan bu korumacı tedbirleri niye alıyorlar? Korumacı tedbirlerle kendi imalat sanayilerini koruyamadıkları takdirde, Marx'ın ileri sürdüğü gibi parçalanabilirler. Çünkü Çin'den, Hindistan'dan ve diğer gelişmekte olan ülkelerden gelen ucuz mallar korumacı politika uygulamadıkları takdirde Amerika'yı, Avrupa'yı ve Japonya'yı parçalayacak. Anlayacağınız Marx bu kez de serbest ticaret kehanetiyle zenginleri korkutmaya devam ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA