Başbakan Yardımcısı Ali Babacan önceki akşam bazı iktisatçılarla bir araya geldi. Karşılıklı fikir alışverişinde bulundu.
Ali Babacan, bir yıl önce, Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrılarak tekrar ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı olarak görevlendirildi.
Göreve başladığında, ilk işi, durgunluk nedeniyle yükselen kamu harcamalarını kısmak ve bazı dolaylı vergileri yükseltmek oldu.
Dünyada pek çok ülke harcamaları artırıp, vergileri azaltırken onun frene basması garip karşılandı.
Ama haklı çıktı. Türkiye ekonomisinin temel göstergeleri iç ve dış şoklara karşı sağlamlaştı. Ayrıca, IMF anlaşmasını da imzalamayarak ekonomiyi güçlendirmesi Babacan'a ilave puan kazandırdı.
Peki şimdi ne diyor? Başbakan yardımcısı temkinli bir kişiliğe sahip. Görevinin birinci yılının ardından, Avrupa'da yaşanan yüksek borç krizi nedeniyle "sisli havada araba kullanır gibiyiz" diyerek tarif ediyor şu andaki durumunu. Tabii sadece Babacan değil herkes aynı durumda. Arabayı kenara çekip park etmenin de mümkün olmadığını söylüyor. Orta Vadeli Programı yenileyeceklerini belirtiyor.
Orta Vadeli Programda büyüme rakamları yükselecek. Ama bütçe hedefleri pek değişmeyecek. Ayrıca 2011 yılında "mali kuralın" yürürlüğe girmesiyle Türkiye'nin güvenilirliği artacak.
Peki Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye girişleri nasıl olacak? Başbakan yardımcısı doğrudan yabancı sermaye girişlerinde 20-23 milyar dolarlık seviyeleri görebilmemiz için birkaç yıl beklememiz gerektiğini düşünüyor. Çünkü Türkiye'ye küresel kriz öncesi sermaye getiren şirketler bu günlerde pek iyi durumda değiller.
Gelelim bundan sonra olacaklara... Ali Babacan ve ekibi görevlerinin ilk yılında başarılı oldular. Bundan sonra istihdam sorununu çözmeleri gerekiyor. Bu konuda da "ulusal istihdam stratejisi" hazır. Strateji önümüzdeki günlerde uygulamaya konacak. Yeni stratejiye göre, iş garantili eğitim, kısa süreli çalışma, kadın, genç ve dezavantajlı grupların istihdamına ağırlık verilecek.
Tabii unutulmaması gereken bir konu var. Türkiye'nin istihdamını artırabilmesi için kur politikasına dikkat etmesi gerekiyor. Aşırı değerli Türk parası ihracatı karlı olmaktan çıkartıp, dış ticarete konu olmayan malların üretimini çoğaltıyor. Ekonomik kaynaklar aşırı değerli para nedeniyle yanlış dağılıyor. İhracatçı elindeki parayla gayrimenkul alıyor. Oysa dış ticarete konu olan mal üretiminin artırılması gerekiyor. Aksi takdirde istihdam artışı sağlamak zor olacak. Bu da AK Parti'yi, seçim sürecinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yoksulluk ve işsizlik temalı muhalefeti karşısında çok zorlayacak.