Maç eksiği olan, fizik açıdan hazır olmayan ve birbirlerinin özelliklerini bir arada oynamadıklarından tanımayan oyunculardan kurulu bir takım tertibi. Bir de bunlara ilaveten, ilginç değişen görev yerleri. Zaten kolektif yapımız yetersiz. Bu tip bir kadroyla Almanya gibi bir takıma karşı topa sahip olup, oyuna hiç olmazsa belli bölümlerde dahi hükmedebilmemiz mümkün olamazdı.
İlk devrede oyuna sürekli rakip hükmetti. Öne doğru top kullanamadık. Tek organize atak dahi yapamadık. Devre sonlarına kadar skoru dengede tutmamızın iki nedeni vardı. Birincisi, geçen sezonun ağır trafiğine eklenen Dünya Kupası ile dinlenme fırsatı bulamadıklarından Alman futbolcuların fizik açıdan en düşük dönemde olmalarıydı. İkincisi de rakip ataklarda takım halinde topun arkasına geçip, Almanya'nın sevmediği kalabalık alan daraltan savunmaydı. Ama kalemize gelen yüksek toplardaki futbolumuzun kronikleşmiş rahatsızlıklarından kolay bir gol yedik.
İkinci devre ilk yarıya oranla değişik bir saha içi görüntüsü sergilendi. Biz artık ileriye doğru oynamaya çalışıyor, ama rakibin geride kazandığı toplardan sonra her atak girişimi tehlike kokuyor, birçoğu da net pozisyona dönüşüyordu. Halil ile tek pozisyon bulduk ama değerlendiremedik. Almanya ise kaçırdıklarından sonra iki gol daha bulup farka gitti.
HIDDINK'E AKIL SIR ERMEDİ
Servet'ten başka direnen tek futbolcumuzun olmayışı da üzüntü vericiydi. Ama tabii bu durumun bence bir numaralı sorumlusu Hiddink'tir. İki senedir çok az forma şansı bulan, Milli Takım'daki arkadaşlarını hiç tanımayan, bu sene F.Bahçe'de dahi çok az şans bulan Özer kadroda. Bu güne kadar Milli Takımımız'ın belki de en uyumlusu ikilisi sağ kulvarda Sabri- Hamit'ti. Bu ikiliyi üstelik de Sabri'nin hazır olmamasına rağmen yapılarına ters düşen sol kulvara çeken Hiddink'in düşüncesini mantıkla bağdaştırmak mümkün değildi.
Sonuç olarak Almanya'nın en yorgun döneminde hiçbir varlık gösteremeyerek farklı bir yenilgi aldık. Artık bu maçı bırakıp, hemen Azerbaycan maçına motive olmalıyız.