Başkan olacakmış.. Beylikdüzü Belediye Başkanı iken bunları söylese, inanırdım.. Tıpkı Yılmaz Büyükerşen nasıl bir Eskişehir yaratmışsa, o da harika bir Beylikdüzü ortaya çıkarmıştı. O uzak, çok uzak İstanbul mahallesi, bir yaşam kenti haline gelmişti. Hatırlarsınız, o kadar çok gittim, o kadar çok yazdım ki..
Sonra "Her şey çok güzel olacak" gibi harika bir sloganla İstanbul Belediyesi'ne aday oldu.
Kazandı. Seçim iptal edildi, daha iyi kazandı..
"Keşke kazanmasaydı" diyorum, hem İstanbul için hem de eski dostum İmamoğlu adına.. Çünkü tanınmaz bir adam oldu. Etrafını saran yeni yalakaların "Padişahım çok yaşa"larına inandı. Padişah oldu. Ama Kanuni değil, Vahideddin gibi.. Şimdi İstanbul'dan nasıl kaçacak, bilmiyorum.
Her şey değil, tek bir şey güzel olmadı..
Sordum.. "Yaptığın tek güzel şeyi söyle, bu köşeye manşet yapacağım" dedim. Çıt yok. Emir vermiş "Hıncal'a muhatap olanı asarım" diye, herhalde.. Çok yakın olduğum Belediye Basın Bürosu'ndan bile çıt çıkamıyor.
Her şeyin ne olduğunu İstanbul halkı görüyor..
"Bom" diye başlar "b.." diye devam eder.. Her şey öyle oluyor İstanbul'da, Ekrem İmamoğlu ve onun yalakaları, kifayetsiz muhterislerden oluşan yeni kadrosu sayesinde..
Bu kifayetsizler önce İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen'i görevden aldılar..
Kim mi, "kifayetsizler"in emir kulu yapamadıkları Mehmet Ergen.. İşte bir minicik yaşam özeti..
"İstanbul doğumlu Mehmet Ergen, 30 yılı aşkın tiyatro hayatına Londra'da devam etti.
Sanatçı, Arcola Theatre, Grimeborn Opera Festival Battersea Arts Centre ve Southwark Playhouse tiyatrolarının kuruculuğunu, yapımcılığını ve genel sanat yönetmenliğini yaptı.
Geçmiş yıllarda Afife Jale, London Time Out ve Peter Brook Empty Space ödüllerini aldı.
BBC ve Royal Court Theatre'da jüri üyeliği ve metin danışmanlığı yapan Ergen, Türkiye'de çalışmaya başladığı yıllarda Akbank Sanat bünyesinde Yeni Kuşak Tiyatro'nun kuruculuğunu ve sanat yönetmenliğini, Nilüfer Sanat Tiyatrosu'nun sanat yönetmenliğini, Türkiye'nin ilk ve en kapsamlı oyun yazarlığı projesi Oyun Yaz'ın kuruculuğunu ve sanat yönetmenliğini üstlendi.
Ergen'in Türkiye'de sahnelediği oyunlar arasında 'Damdaki Kemancı', 'Gerçek' ve 'Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi' de yer alıyor.
İzmit Şehir Tiyatrosu, Eskişehir Şehir Tiyatrosu, Bakırköy Belediye Tiyatroları gibi ödenekli kurumların dışında BKM, Kenter Tiyatrosu ve Akbank Sanat, Mehmet Ergen'in oyunlarının sahnelendiği tiyatrolardan bazıları.
Yurtdışında da birçok oyun sahneleyen Ergen'in oyunları, İngiltere'de New Wolsey Theatre, Quays Theatre, The Lowry, Marlowe Theatre, Grand Opera House, Alhambra Theatre, Oxford Playhouse, Liverpool Playhouse gibi prestijli sahnelerde gösterime girdi.
İrlanda'da Dublin Olympia Theatre ve Cork Opera House, Almanya'da Theater Un der Ruhr, Dortmund Theater, Hagen Theater, Ballroom Neusstrasse;
İspanya'da International Alcala Theatre Festival de oyunlarının sahnelendiği tiyatrolar arasında yer alıyor. Ergen, bunların dışında İsveç, Belçika, Hollanda, İsrail ve Kanada'da da oyunlar sahneledi ve yapımcılık yaptı.
Yönetmenliğinin yanı sıra birçok çağdaş ve klasik oyunu dilimize çeviren Mehmet Ergen, aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışında birçok üniversitede eğitmenlik yaptı." İşte böyle bir uluslararası tiyatro adamını görevden aldı, İmamoğlu.. "Neden acaba?" diye düşünmüyorsunuz herhalde..
Adını bile bilmediğim Kültür Daire Başkanı, Ergen gibi birini emir kulu yapamayacağını gördü ve değiştirdi.
Sonra sıra geldi, Cemal Reşit Rey'i harika yöneten Cem Mansur'a..
Onunla Açık Hava'da enfes bir yaz geçirdik.
CRR Salonu'nda kış kasım-aralıkla başladı.
Mansur, dünya çapında tanınmış bir orkestra şefi. Böyle bir sanat yönetmeni, kişisel hatırını da kullanıp, en nazlı sanatçıları bile getirmeyi başarır.
Mansur da öyle çıktı.
Müthiş bir kasım yaşadık.
Elimizdeki programa göre, aralık da müthiş olacaktı ki, adını bile bilmediğim, İmamoğlu'nun seçmek için belli ki bayağı uğraştığı Kültür Daire Başkanı onu da görevden aldı.
Çünkü seçildikten sonra sloganı "Her şey bomb.. olacak"a dönüşen Ekrem İmamoğlu'na yakışmıyordu, Mehmet Ergen ve Cem Mansur gibiler. Onlara eş dost dolduracak emir kulları lazımdı, dünya çapında sanat yönetmenleri değil..
Cem Mansur'la bu ülkenin en muhalif gazetesi Birgün konuşmuş..
Şöyle demiş Mansur:
"Cuma akşamı gece geç saatte İBB'den bir müdür bana 'Size bir yazı tebliğ etmek istiyorum' dedi. Hiçbir idari ilişkimiz olmayan biri olduğu için 'Ben sizden imza karşılığı bir tebligat alamam' dedim. Bu sefer cumartesi günü cep telefonuyla fotoğrafını çekip mailime göndermişler. Bu sabah da basın açıklaması yayımladılar. Aceleleri var belli ki. Yangından mal kaçırır gibi yapıldı. Bu da İmamoğlu'nun bilgisi olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Ekrem İmamoğlu ile 3 hafta kadar önceki son görüşmemde birlikte çalışmamızla ilgili aldığım mesaj tam tersi yönündeydi, çünkü." Şimdi kim gelir, kim gelmez bilmem.. Ama bu kafa, İmamoğlu'nun siyasi hayatının sonunu getirir, İstanbul'da da CHP'nin.. Nurettin Sözen'in batırdığı İstanbul'a yüzde 24 oyla Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, o başkanlıkla partisini nerelere getirdi ve bu CHP'ye nelere mal oldu, 19 senedir, görüyoruz.
*
Bu hafta, CRR'de gene Cem Mansur anlaşmaları ile hoş şeyler izleyeceğiz..
Bu gece, davulun fenomeni olarak bilinen büyük usta Dave Weckl, basgitarist Tom Kennedy ile beraber çalıyorlar.
Perşembe gecesi Chico ve Gypsies.. Yani Çiko ve Çingeneler.. Duydunuz mu, Çingene olduklarından utanıp, kendilerine "Roman" diyen bizimkiler..
Cuma gecesi Lara St. John.. Müzikten Caza.. Programda Bach'tan "Üsküdar"a dek her çeşit çalacak bir keman ustası Lara..
Cumartesi gecesi bu defa CRR Oda Orkestrası eşlik edecek Lara'ya.. Ünlü Kreutzer Sonatı üzerine, sanatçının kendisinden, Beethoven'den ve Janacek'ten uyarlamalar.
Nefis bir klasik müzik gecesi bu ikinci Lara ile..
Teşekkürler Cem.. İmamoğlu bu kenti temsile layık olmadığını her eylemi ile gösterirken, kent halkı adına teşekkürler Cem Mansur Şefim!.
Sana dünyanın kapıları açık.. İmamoğlu "Kapılar Kenti İstanbul"da kaçacak kapı bulacak mı bakalım?.
***
OLMUYOR!.. OLMUYOR!..
"Fatih Terim'siz olmuyor" diye manşetler atmış, istatistikler çıkarmış gazeteler.. Oysa ortada tek tercihli bir papatya falı var sanki..
"Olmuyor!.. Olmuyor!."
Peki Fatih Terim'le oluyor mu?. Süper Lig'de 14 maçta 4 mağlubiyet, 4 beraberlikle 8'inci Galatasaray.. Şampiyonluktan 14 puan geride. Küme düşme hattının 11 puan üstünde.. Yani mesele istatistik ise, Fatih'li Galatasaray küme düşmeye daha yakın..
Onu niye yazan yok?.
Başkan Burak Elmas da, fiili Başkan Fatih Terim de, "Galatasaray düşmanı" ilan ettikleri Mustafa Cengiz'in cenazesine geldiler.
Saygılarından mı yoksa Başkan Erdoğan'ın geleceğini öğrenince apar topar mı?. Bu şüphe her Galatasaraylının içinde yaşayacak.
Çünkü ne resmi, ne de fiili başkanlar bir Galatasaray Başkanı'nın ölümü üzerine bir açıklama yapmadılar. Bir mesaj yayınlamadılar.
Galatasaray.org sitesi de "utanç" sitesi olma vasfını sürdürüyor. Cengiz adı, Başkan Erdoğan sayesinde gene lütfen vardı sitede..
O büyük başkanın hizmetlerinin "H"si anlatılmadı, kafalarında parçalanası o "org"da..
Cumhurbaşkanı'nın cenazede yaptığı canlı konuşmayı bile koymadılar. Koyamadılar. Öyle emir almış olmalıydılar..
*
Bu arada Ahmet Nur Çebi de Beşiktaş Başkanlığı'nı asla taşıyamayacağını gösterip Sergen Yalçın'a teslim oldu. Duyduklarım çok acı. Ama şimdilik bende kalacak, Sergen'in nasıl olup da kaldığı değil, Çebi'nin onu niçin ve hâlâ görevde bıraktığı..
***
ARLENE DAHL!..
Kuzen Ahmet'le (Kışlalı) ne kapışırdık, o kızıl saçlı güzel için.. İkimiz de ona âşıktık çünkü..
Hollywood'un kızıl saçlı güzeli Arlene Dahl'dan söz ediyorum. Hele Jules Verne uyarlaması "Arzın Merkezine Seyahat"te nasıl bayılmıştık, ikimiz de.
Hollywood'un Altın Çağı diye geçer sinema tarihlerine, Rita Hayworth ve Marilyn Monroe'nun da oynadığı devirler. Allah'tan Marilyn çıktı da Niagara'yla, Arlene'i Ahmet'e bıraktım..
"Size ne" demeyin. "Binlerce kilometre ötedeki kadından?." O zaman aşklar öyle yaşanırdı.. Her şey platonik.
Kendi okulumuz, mahallemizdeki kızlara bile platonik âşık olurduk o zaman.. El ele tutuşmak, saçına dokunmak altı ay sürerdi. Hepsi de o.. Yani kız komşuda ya da dünyanın öbür ucunda, aşkımız farklı yaşanmazdı ki!.
Ama hep yazdım. "Bir gecelik macera/ One night stand"lerin yaşandığı günümüzden çok daha mutluydu, o zamanın delikanlıları.. Çünkü bir kızın elini tutmanın emsalsiz değerini bilirdik biz.
Bugünküler, tanış, bitir, 24 saatte neyin değerini nasıl bilecekler ki?.
Arlene, çok çapkın bir yıldızdı. Kendi kaleme aldığı "Anılar"ında, aşklarını ve altı kocasını anlatır ki, kocaları arasında Tarzan rolleri de oynamış Lex Barker gibi vücut kralları ve Fernando Lamas gibi en romantikler de vardı.
Sevgilileri mi?. John F. Kennedy en ünlüleri..
Aynen o.. Başkan Kennedy!.
O zaman senatör olan geleceğin başkanı ile uzun süre birlikte olmuştu Arlene..
Onun için de "Tanıdığım en ucuz adam.. Buluştuğumuzda cebinden bir dolar bile çıkmazdı" demişti.. "Ucuz adam" dediği Kennedy..
Tekrar edelim.. Başkanken ve evliyken ilişkiye girdiği Marilyn Monroe'yu CIA'ye öldürttüğü iddiaları bugünlerde gene gündeme gelen John Fitzgerald Kennedy, yani.
Arlene Dahl, 96 yaşındaydı.
***
TEBESSÜM
Bilgisayar yazılım mühendisini, karısı köşedeki bakkala yolladı..
"Bir şişe süt al, sor, yumurta varsa, altı tane al.." Yazılım mühendisi beş dakika sonra elinde altı şişe sütle dönünce karısı bağırdı..
"Ne cehenneme 6 şişe süt aldın!." "Bakkalda yumurta vardı" dedi yazılım mühendisi!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Karınızla tartışmak, bilgisayarda bir yazılım lisans anlaşmasını okumak gibidir. Sonunda her şeyi boş verir, 'Kabul ediyorum' hanesini tıklarsınız."
Anonim