Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Futbolsever milyonlar adına, Başkan!.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Ankara
Sayın Başkan,
Size bu açık dilekçeyi ülkemizdeki milyonlar adına yazıyorum.. Pandemi korkusu ve kurallar yüzünden mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayan, evde kalan, tek eğlencesi ekranlar ve özellikle futbol olan milyonların derdine tercüman olduğumu da biliyorum.
"Niye bana" diye sormayın ne olur. Başkasına söylememin tesiri yok. Sussam gönlüm razı değil de ondan, Başkanım.. Siz el atmadıkça bu ülkede sorunlar kesin, etkili ve hızlı çözüme ulaşmıyor.. Bunu da herkes biliyor. İkincisi.. Gençliğinizde futbolcuydunuz. Fenerbahçe'den teklif alacak kadar iyi futbolcu. Şimdi futbol meraklısınız. Yakından ilgilisiniz. Sayenizde kaç kentimiz, kaç kulübümüz pırıl pırıl statlara kavuştu, görüyor, biliyoruz.
Durum acil Başkanım..
Konu, kulüplerimizin Avrupa Maç yayınları..
Yayın ihalesini bu yıl Sadettin Saran kazandı. Sevdiğim bir dostum..
Saran, aldığı yayın haklarını, gene yakın arkadaşım, çok sevdiğim Acun Ilıcalı'ya devretti.
Acun da, Saran da bugün milyarder.. Her ikisinin de D-Smart ve DigiTurk'te kanalları var. Yani maçları rahatça kendi kanallarından yayınlar, aldıkları reklamlarla gene araba yükü para kazanır, millet de yıllardan beri nasıl izliyorsa öylesi ekran başına toplanır, belki de beIN'den kurtulduklarına da şükreder, izlerdi..
Ama beklenen olmadı. Acun, maçı internetteki kanalı Exxen'den vermeyi seçti. Niye?. Zengin oldukça çevresi değişti. O çevreye başka milyarderler girdi. Jet Set üyeliği girdi. Paraya gözü doymazlık girdi. Kazansın. Hak edilmiş kazanca kimin ne diyeceği olabilir ki..
Ama milyonları cep telefonu, tablet ve bilgisayarın minik ekranlarına mahkum etmek, hep beraber maç izleme zevkini yok etmek gibi bir hak "İnsan" olanda olabilir mi?
Kaldı ki, Exxen üyesi olmanız da yetmiyor. Maç izlemek istiyorsanız, ayrı para ödemek zorundasınız. Evde beş kişi var da, bilgisayar yoksa, bir tabletten kaç kişi izler ki?. Herkese ayrı tablet alacak, her tablete ayrı Exxen, her Exxen'e ayrı "Maç İzleme" ücreti ödeyeceksiniz..
Şimdi neden "Acilen" size sarıldık Başkan onu söyleyeyim.
Bu gece Beşiktaş, Ajax ile Şampiyon Kulüpler Kupası Grup Maçı oynayacak. Ve sadece Beşiktaşlılar değil, tüm ülke sporseverleri bu maçı izlemek istiyor. Bu en azından yaklaşık 25 milyon insan demek. Çekecekleri azabı düşünüyor musunuz?. Parasından vazgeçtik..
İkincisi.. İnternetten yayın, bir dakika gecikiyor. Görüntü sık sık donuyor.. Ses çok bozuk, kötü çıkıyor. Yani yayın kalitesi de geç ve rezalet.
O 25 milyonun çaresi olacak tek kişi sizsiniz bu ülkede.. Benim kadar, sizin de dostunuz olduğunu bildiğim Acun Ilıcalı'yı aratacaksınız ve ona "Bu geceki maçı DigiTurk'teki açık kanalın TV8'de, ya da D-Smart'taki Sadettin Saran'ın 'S Sport' veya 'S Sport Plus' kanallarından yayınla" diyeceksiniz..
..Ve de milyonların nasıl hayır dualarını, teşekkürlerini ve şükranlarını alacaksınız.
Bu arada, yeri gelmişken, bir istirhamımız daha var, ekran başında maç izleyenler olarak..
Formaların arkasında en tepede futbolcuların adı yazar, izleyene kolaylık olsun diye. Bütün dünyada böyledir. Bu geceki Şampiyonlar Ligi maçını izlerseniz, Ajax ve Beşiktaş'ta da öyle olacak. Ama bizim iç maçlarda durum değişti. İsimler belden aşağıya alındı. Yukarıya üç kuruş için reklam alınmaya başladı. Ama UEFA seyirciye sahip olduğu için, onun maçlarında bizimkiler de isim yukarda olan forma giyiyorlar. Ama Türkiye'de Federasyon otoritesi diye bir şey olmadığı için, isim altta olan formalar devam ediyor.
Lütfen ama lütfen Nihat Özdemir Başkanı arayın ve formalarda isimlerin eskisi ve bugün hala dünyada olduğu gibi "Yukarda" yazılmasını zorunlu kılsın, biz de insan gibi maç izleyelim. Daha doğrusu "İnsan yerine konduğumuzu" görelim.
Sizi meşgul ettiğim için Özürlerim ve Saygılarımla Sayın Başkanım,
Hıncal Uluç
Sporsever bir vatandaş.

***


MUSLERA DİNLENDİRİLMELİ FATİH HOCAM!.
Muslera ne zamandır nasıl akıl almaz hatalar yapıyor, nasıl bir küçük takım kalecisi korkaklığı ile oynuyor, görmeyen sadece Fatih Hocam.. Şimdi soracaksınız, "Fatih Terim neyi görüyor ki?."
Haklısınız.. İkisinin de şiddetle dinlenmeye ihtiyacı var. Bunun için de güçlü ve yürekli yönetim gerekiyor ama hani nerde?.
Fatih Hocam'ın yüreğimi parçalayan hallerini yazmaktan ben usandım. Bir kere daha tekrara gerek yok.. Ama Muslera mutlak ele alınmalı..
Bizim skor basını, tabelaya bakıp maç yazdığı için, Göztepe maçındaki Muslera faciasını kimse manşete çekmemiş..
Eğer Ali Şansalan'ın yerine, bir yürekli, bir büyük küçük ayırt etmeden maç yöneten adil bir hakem(!) olsaydı, Muslera beşinci sarı karttan oyun dışı kalır, Galatasaray aleyhine kalesine hem de çok kısa mesafeden gene en az beş çift vuruş verilirdi..
Hayır, gol olan topa 18 dışından elle müdahale etmesinden söz etmiyorum.
Son zamanlarda fevkalade formsuz Muslera akıl almaz hatalar yapıyor.. 43'üncü dakikada o Göztepe kontratağında, topa aptalca çıkışını, altyapı kalecileri yapmaz..
Hele o kaleye şandellenen topa 18 dışında elle müdahale etmesi tam intihar. Hem kendisi, hem Galatasaray için. Boş kaleye giden topu 18 dışında elle kestiği için, kırmızı kart ve ikinci yarıya Galatasaray 10 kişi başlayacak. Hem de orta saha, ya da hücum oyuncularından birini çıkarıp yerine yedek kaleciyi alarak. O zaman maç nereye gider, bir düşünün..
İkincisi.. Muslera Galatasaray değil, kendisi için oynuyor. Galatasaray gibi bir büyük takımın değil, sıradan bir küçük takımın kalecisi kafasıyla oynuyor. Skor ne olursa olsun, tek amacı var. Gol yememek, ya da mümkün olduğu kadar az yemek.. Daha maçın başında bakın. Bir avut atışını acele oyuna soktuğu yok. İlle de bekletiyor, ağır hareket ediyor.. Ucuz, küçük hesabı.. Maçtan ne kadar çok zaman çalarsa, top o kadar az oyunda kalır. Onun gol yeme ihtimali de o kadar azalır. Galatasaray yenik durumda iken kafası böyle. Bir de öndeyken düşünün. O zaman ortalama 30 saniyeden önce topu oyuna sokmuyor..
Her Galatasaray maçında, bu arka arkaya ve ısrarlı ağır davranışları yüzünden en az beş pozisyon, sarı kartı hak ediyor. Ama büyükler geride iken küçük takım kalecisine zart diye kart çıkaran bizim kahraman hakemler, Muslera'ya elle işaret bile yapmıyorlar..
Göztepe'nin net penaltısını vermiyen Ali Şansalan, maçın tamamında değil, uzattığı 5 dakika, topun kaç dakika oyunda kaldığına baksın.. Ya da Muslera'nın o uzatmanın kaç dakikasını çaldığına.. Bir avutu sadece bir dakika 10 saniyede attı.. Öteki rezillikler de nerdeyse 2 dakika.. O beş dakika, 3 dakika ya oynandı, ya oynanmadı, hakem sadece 47 saniye uzattı ve maçı bitirdi..
Sadece avutu geciktirse iyi.. 6 saniye kuralına rağmen, elindeki her topu 15 saniyeden evvel çıkarmadı.. Şansalan'ın yüreği tek bir kere düdük çalıp Galatasaray aleyhine çift vuruş vermeye yetmedi.. Bir kere biri çaldı da Fatih Hocam ağır fırça attı ya.. Hakemlerimiz 6 saniye kuralını unuttular.. Hadi 8, 9 saniyeye hoş görü.. Ama her defasında 15 saniyede top çıkarmaya ses etmezsen, ortada "Kuralına göre oynanmış maç" kalır mı?.
Ali Şansalan, maçın bandını izlesin. Muslera 2-1 biten maçtan kaç dakika çalmış, statta ve ekran başında maçı izleyen milyonlarla nasıl alay etmiş, bir görsün de, gitsin düdüğünü kendi assın ve "Ben hakemlik yapmağa layık değilim" diye örnek olsun.
Çünkü Merkez Hakem Komitesi'nin de, federasyonun da Üç Büyüklere puan taşıyan hakemlere bir şey yapacağı yok..
Ama Fatih Terim yapmalı.. Bu ödlek, bu korkak ve hemen her maç saçmalayacak kadar şaşkın Muslera'yı mutlak dinlendirmeli..
Böyle bir adamı, bir de Galatasaray'a Kaptan yapmak iyice ayıp.. İyice utanç!.

***


APTALCA ÇIKIŞ VE "İNTİHAR" HAMLESİ..
Dakika 43. Muslera, en acemi kaleciden bile beklenmeyecek aptalca çıkışla kalesini boşaltıyor ve 20 pasa kadar çıkıyor. O sırada Luyindama'nın, aptalca hatalarına rağmen Terim'in ısrarla oynattığı "Yabancı Evlatları" ndan Luyindama'nın kaptırdığı topla Ndiaye'nin şutuna 18 dışında elle müdahale ediyor. O top gene de gidip gol olmasa, Muslera kırmızı kartla oyun dışı ve Galatasaray ikinci yarı 10 kişi.. Bu, o aptalca dokunuşun karşıdan görünüşü.

Burada da ayni pozisyon arkadan. Muslera'nın 18'in en az bir metre dışında topa elle müdahale ettiği açık ve net görülüyor.. "Ben gol yemiyim de, Galatasaray ikinci yarı isterse beş yesin" kafası..

***


YILIN DEĞİL, YILLARIN OLAYI!.
Haftanın değil, yılın da değil, yılların olayına şahit oldum, Fenerbahçe- Giresun maçında.. Ama sahada değil, tribünde..
Üç Seyirci yan yana oturuyor. Aslında ikisi "Seyirci" değil, anlam olarak. Çünkü ikisi de görme engelli.. Üçüncünün elinde bir mikrofon. Mikrofonlar iki kulaklığa bağlı. Kulaklıların, görme engellilerin kulağında. Mikrofon tutan maçı görmeyen arkadaşlarına anlatıyor.. Bağıra çağıra anlatsa, etraf rahatsız olacak. Mikrofonla anlatıyor ki, fısıldayabilsin.. Diyebilirsiniz ki, "Nasılsa görmüyorlar. Evlerindeki 'canlı' yayını izleseler ya.."
Ben demem.. 1984 yılında dersimi Los Angeles Oyunları Açılış Töreni günü aldım..

Stadyuma gittim ki, içerde 80 bin kişi varsa etrafında yerlere oturmuş 100 bin var.. Örtüleri yere sermişler, yiyecekleri yaymışlar.. Kenara da bir küçük televizyon koymuşlar.. Bir yandan piknik yapar gibiler, bir yandan canlı yayına bakıyorlar. Merak bu ya.. Gittim bir grubun yanına..
"Niye buraya geldiniz ki?. Bu yeri bulmak için kimbilir sabah kaçta kalktınız?. Değer mi bunca zahmet sıkıntıya, nasılsa canlı yayın" dedim.
20 yaşlarında bir delikanlı cevap verdi..
"It is live, if you are there.."
Yani..
"Eğer ordaysan canlıdır!"
Stadın dışındalar ama, içerdeki tüm gürültüyü duyuyorlar. Kendilerini içerde hissediyorlar. O zaman "canlı" oluyor gerçekten.
Ertesi gün Reno'ya kayınpedere gideceğim. Hava alanında biletimi check ettiriyorum. Yer hostesi kız basın kartımı görünce "Nasıl buldunuz açılışı" dedi..
"Harikaydı" dedim. "Öyleydi" dedi. "Ben de televizyondan izledim. Canlı yayında" dedi.
Bir gün evvelki dersimi derhal sattım kıza..
"It is live, if you are there.."
O iki görme engelli arkadaş maçı "canlı" izledi, dostlar!. Benden de iyi..
Benim gözlerim yaşlıydı, çünkü..
Hani o üç "İNSAN"la tam sayfa bir röportaj, sporcular?.

***


TEBESSÜM
Baba ciddi bir ameliyat için masadaydı. Başında da, ülkenin en ünlü operatörlerinden oğlu.. Narkoz verilmeden önce oğluna baktı ve fısıldadı..
"Bak oğul.. Sakın heyecanlanma, gerilme. Elinden gelenin en iyisi yap.. Sadece aklından çıkarma ki, işler iyi gitmez, bana bir şey olursa, annen, size taşınacak ve seninle ve geliniyle birlikte yaşayacak!."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Aile, geçmişimize bağ, geleceğimize köprüdür."
Alex Haley

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA