Dr. Erdoğan Karatay, Frankfurt'ta Kovid salgınının ilk gününden beri her gün, her saat bu hastalıkla mücadele ediyor. Elinden binlerce vaka geçti. Yani tam da işin içinde ve başında bir bilim adamı.. Tüm yaşadıklarını ve birinci elden deneyimlerini elden geçirerek, hepimizi, Türklerin, Almanların, dünyanın geleceğini ilgilendiren çok önemli bir yazı kaleme aldı. Kelimesine dokunmadan bu yazıyı sizlere ve başta bu gazetedeki arkadaşlarım, tüm aşı karşıtlarına ithaf ederek sunuyorum..
Sosyal medyada üretilen komplo teorilerine karşı bilim!.
Kovid denen illetten hızla kurtulmak ve asla yok olmayacak bu virüsün, bildiğimiz grip, nezle virüslerinden farksız halde dönüştüğünü görmek ve bu dönüşüm sürecini kısaltmak için neler yapmanız gerek öğrenmek istemez misiniz?.
O zaman okuyun.. Tekrar tekrar okuyun ve okutun lütfen..
*
Haftalar önce yaşlıca bir çiftin aşı randevusu vardı, geldiler muayenehaneye, aşılarını hazırladım.
Son anda çocukları engelledi, "Biz aşıya karşıyız" diyerek. Bir türlü ikna edemedim. O aşıları başka insanlara kullandık tabii.
Bir hafta sonra bütün aile koronaya yakalandı, aşılarını iptal etmek zorunda kaldığımız yaşlıca çift daha ağır geçirdi ve hastaneye kaldırıldılar, hatta bir tanesi yoğun bakıma alındı.
Ve yoğun bakımdaki, Kovid-19'a karşı verdiği yaşam mücadelesini maalesef kaybetti!
Bu ve benzeri örnekleri çok yaşıyoruz biz doktorlar.
Çocuklarından çekindikleri için o kadar çok aşı olamayan yaşlı insan var ki..
*
Aşı karşıtları önce, mRNA aşısına hemen bir bahane üretip, içimize çip yollayacaklar ve sonra 5G teknolojisiyle bize istediklerini yapacaklar, hatta istemediklerini öldürecekler, diye propaganda yaptılar.
İnsanlar başta inandı, neydi ki öyle mRNA teknolojisi?
Genetik bir şeydi belli ki ve insanların genetiğiyle oynayacaklardı. Bir süre sonra bunun boş olduğu anlaşılınca, bu kez "erkeklerde iktidarsızlık, kadınlarda kısırlık yapıyor" diye bir yalan uydurdular.
Yani insanların çok önem verdiği iki şeyi kullanmaya başladılar. Bu konuda başarılı olduklarını itiraf etmeliyim.
Çevremdeki aklı başında olduğunu düşündüğüm bazı insanlar bile buna inandılar ve "Biraz daha bekleyeceğim" diyorlar.
Neyi bekleyeceklerse???
Biz eğer Kovid-19'a karşı aşıyı normal yollardan geliştirip üretilmesini bekleseydik, 2032 yılına kadar sabretmemiz gerekecekti. O zamana kadar belki bir milyar insan ölecekti.
Daha önce defalarca yazdım, tekrar ediyorum: mRNA teknolojisi yeni değil, yaklaşık 20 yıldır bilinen bir teknoloji.
20 yılda çok büyük gelişmeler kaydedildi, artık yakında kanser tedavisinin vazgeçilmez bir parçası olacak.
Kovid belası başımıza gelince, bu teknolojiyi kullanarak aşı üretmek fikrini ortaya atanları alnından öpmek lazım, insanlık için büyük bir şanstır bu!
Aşıya başladığımızdan beri bir sürü insanın hayatı kurtuldu veya hastalığı ağır geçirecek insanlar hiç hissetmedi.
Sen, Hıncal Ağbi, buna en güzel örneksin!!
Senin pozitif olduğun tesadüfen test yapılmasa ortaya çıkacak mıydı? Zerre kadar belirti göstermedin, başın bile ağrımadı!!
Benim bir bilim insanı olarak her zaman savunduğum şey şu oldu: Bir hastalığa karşı aşı varsa, o aşı yapılmalıdır!
Düşünsene, yıllar önce çocuk felcine veya tüberküloza karşı aşı bulunmamış olsaydı, diğer hastalıkları saymıyorum bile, milyonlarca belki milyarlarca insan ölmüştü şimdiye kadar. Hâlâ her yıl milyarlarca insana çeşitli aşılar yapıyoruz, bu insanları hastalıklardan korumak için.
"Hasta olduğumuz zaman sağlığın değerini anlıyoruz" sözünü bilmeyen, hatta yaşamayan yoktur sanırım.
En ufak bir baş ağrısında bile nasıl eziyet çektiğimizi, geçtiği zaman "Oh" dediğimizi anımsa lütfen! Peki bir insanın tüberküloz, yani verem olduğunu düşünsene ya da kuduz!!! Tetanos!.
Tifo!..
Aşıların çok yan etkisi olduğundan da bahsederek propaganda yapıyor aşı karşıtları.
Sadece aşının değil, hatta sadece mRNA aşısının da değil, her ilacın, hatta her gıdanın insanlarda yaptığı etki farklıdır, buna defalarca söyledim. Alerji denen bir şey var, her insan her maddeye karşı alerjik reaksiyon gösterebilir. Üstelik bu alerji hayatın her döneminde ortaya çıkabileceği gibi, hayatın her döneminde kaybolabilir de.
Yıllar önce çok şiddetli kivi alerjim vardı benim, tesadüfen öğrendim. Almanya'ya ilk geldiğim yıllarda. Neredeyse boğuluyordum müdahale edilmese.
Aradan yıllar geçince, çok küçük parçalar halinde denemeye başladım ve dozunu giderek artırdım. Şimdi arka arkaya beş kivi yesem hiçbir şey olmuyor.
Kovid aşısında da durum bundan farklı değil.
İnsanların bazıları bu aşıya karşı alerjik reaksiyon gösterebiliyorlar, ancak bu diğer aşılardan farklı bir oran kesinlikle değil! Milyonda bir görülen reaksiyon. Yani bu nedenle bir aşıyı kötülemek gerçekten çok büyük yanlış ve haksızlık!
Günümüzde olumsuz haberler, özellikle sosyal medyada maalesef daha çok prim yapıyor; işte daha çok paylaşılıyor, daha çok beğeni alıyor, hep biliyorsunuz..
Oysa bizim savunma sistemimizin olmazsa olmaz bir parçası moral. Psikolojimiz ne kadar iyi olursa savunma sistemimizin düzgün çalışması da o kadar kolay olur. Ben sosyal medyadaki veya basındaki, özellikle aşı konusunda yazılan çizilene itibar etmiyorum asla.
İşin içindeyim, iki yıla yakındır Kovid'le mücadele ediyorum, moralimi şu aşı karşıtlarıyla mücadele ederken bile bozmadım..
Şimdi de biraz şu ünlü "DELTA VARYANTI"ndan bahsedeyim, daha doğrusu genel olarak mutasyonlardan. Biliyorsunuz mutasyonların moda adı varyant oldu.
Nedir bu delta varyantı ya da delta mutasyonu?
Virüsler yaşamlarını sürdürebilmek için değişime uğrarlar. Bu tüm virüslerin doğasında var.
Mutasyona uğrarken amaç, asla konağı yani insanı öldürmek değildir. Konakla birlikte yaşamayı öğrenmektir.
Çünkü konak kalmazsa, kendi de kalmaz.
Kovid-19 şimdiye kadar kaç kez mutasyona uğradı, sayısını söyleyebilen olabilir mi?
Ben söyleyeyim, yüzlerce kere! Dördü hariç bunların hiçbirini duymadı insanlar, ilk çıkan şekil, daha sonra gelişen alfa, beta ve delta mutasyonları duyuldu.
Neden?
Çok basit: Bunlar kendileri mutasyona uğrayarak, insan hücrelerine daha kolay ve çabuk girmeyi öğrendiler. Delta varyantı örneğine bakalım: Şu anda diğer varyantlar, yani ilk ortaya çıkan virüs, alfa ve beta varyantları artık çok nadir görülüyor.
Pozitif test edilen insanların hemen hepsinde, ilk olarak geçen yıl Hindistan'da ortaya çıkan delta varyantı bulunuyor.
Ne oldu diğer varyantlara, yoksa bu son varyant mı öldürdü onları?
Hayır. Son varyant kendi yüzey proteinini değiştirerek, yani mutasyona uğratarak insanların üst solunum yolları hücrelerine daha kolay yapışıp içine daha kolay girmeye başladılar, 1000 kat daha hızlı! Böylece daha çok sayıda insanın üst solunum yollarında bulunup daha hızlı bulaşa neden oldular.
Peki böyle olunca daha mı öldürücü oldular?.
Kesinlikle hayır!.. Örneğin geçen yılla kıyaslarsak, pozitif test edilen insan sayısı aynı bile olsa, kayıp sayıları kesinlikle daha düşük.
Gelelim aşıların varyantlara karşı koruyup korumadıklarına..
Korudukları kesin, ancak her aşı aynı seviyede korumuyor. Yine aşı olmuş birisinin delta varyantına yakalanması ile hiç aşı olmamış birinin enfekte olması aynı değil. Bir tek örnek vereceğim:
İngiltere'de son zamanlarda pozitif test edilen insan sayısı ile geçen kış yaşadığımız üçüncü dalga zamanındaki pozitif insan sayısı hemen hemen aynı, ancak o zaman günde ortalama 1200 insan kaybedilirken, bugünkü sayı sadece 87!. Bunların da yüzde 98'i aşılanmamış kişiler.
Hemen "Bu yüzde iki de ne oluyor, aşılı insanlar da ölebiliyor demek ki" diye bir şey akla gelebilir.
Herkesin vücudu farklı ve herkes her ilaca veya aşıya farklı reaksiyon gösterir. Bu nedenle, bir kişiye çok iyi gelen bir ilaç diğer bir insanda hiç etki göstermeyebilir. Aşı için de bu geçerli, bazı insanlara yüz tane aşı yapsanız bile hiç antikor üretmeyebilirler.
Kesin olan bir şey var ki, aşısını yaptırmış ve antikorları normal seviyede bulunan hiçbir insanda Kovid-19'un ağır geçtiği gösterilemedi şimdiye dek.
Kovid 19'u sıradan bir grip virüsüne çevirecek "sürü bağışıklığı"na kolay kolay ulaşamasak bile, her geçen gün artan aşılama sayıları ve yine artan hastalığı atlatan insan sayısıyla Kovid-19, tekrar büyük dalgalar getirmeyecek, yavaş yavaş bildiğimiz sıradan üst solunum yolu hastalıkları gibi hayatımızda yerini alacak.
Bugünlük bu kadar..
*
Lütfen ama lütfen "Herkes Kovid konusunda moralini yüksek tutsun; 'Maske, Mesafe, Temizlik' kurallarına uysun! Aşılamayı ne kadar hızlandırırsak, eski 'NORMAL' günlerimize o kadar çabuk döneceğimizi de kimse unutmasın!"
Sağlıklı kalın, mutlu kalın..
***
HEPSİ AYNİ GÜNDE 'SABAH'TA!..
"Ben aşısız olanı derse sokmam. Eğer derlerse ki ben aşısız olacağım, o zaman git özel hastaneye, 2 günde bir PCR testi yaptır.
Hiç olmadı kamera koyacağım odalara, oradan izlesinler" demiş Kocaeli Üniversitesi Rektörü..
Cuma günkü köşesinde Melih Altınok kardeşim, rektörü alenen faşizmle itham etti..
"Kamera iyi fikir hocam.
Oturup izleyelim, bakalım Anayasa'yı, yasaları ve evrensel hakları yok sayan fantezilerinizle kaç öğrenciyi ikna edebileceksiniz?
Böyle bir kışlada aklı başında hangi genç okumak ister, orası ayrı konu" diyor..
Ayni cuma günü birinci sayfanın manşetinde Başkan Erdoğan var. Aşı olmayanlara karşı alınacak önlemleri bizzat açıklıyor, Başkan. Buyurun.
"Aşı olmayana test zorunluluğu getirilecek. Yüz yüze eğitim, seyahatler, toplu kültürel etkinliklerde yeni önlemler alınacak.
Öğretmenlere haftada iki kez PCR testi yapılacak. PCR testi üniversitelerde de zorunlu olacak. Aşı ve test yaptırmayan uçağa binemeyecek.
Otobüs yolculuğu yapamayacak.
Konser, tiyatro ve sinema gibi toplu faaliyetlerde zorunlu PCR testi uygulanacak." Sadece Başkan mı?.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Yüz yüze eğitimde istenecek ZORUNLU PCR TESTİ ücretsiz yapılacak" diyor.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Öğretmenlerimizin en az bir doz aşılanma oranının yüzde 80.3 olduğunu" söylüyor.. İki doz aşılanma oranı ise yüzde 69.73.
Yani sadece Kocaeli Üniversitesi değil, Türkiye'nin tamamı kışla olmuş da haberimiz yok, öyle mi Melih?.
***
BURAK ELMAS RACONU...
Galatasaray Başkanı Burak Elmas, kendisini eleştiren ağabeyim Öcal ve beni, isim vermeden (Başkan isim vermekten korkuyor ve öyle saldırıyor hep) "racon kesmek"le itham etti. Benden evvel ağabeyim davrandı ve cuma günü dijital Türkiye'de gereken yanıtı verdi. Ama dijital gazeteyi herkes görmemiş olabilir. O altına imzamı attığım yazının önemli bölümlerini bugün size, ben sunuyorum.
Burak ve Galatasaray hakkındaki diğer düşüncelerimi, haftalık spor görüşlerimi kaleme alacağım yarınki köşemde bulacaksınız.
*
Galatasaray Başkanı Burak Elmas "Bu bir aile meselesidir. Tek sıkıntısı canlı yayında ekrana gelmiş olmasıdır.
Oyuncumuz zaten bu konuda gerekli açıklamayı yaptı. Biz teknik direktörümüzle, takım kaptanlarımızla görüşerek aile içinde gereken cezayı vereceğiz.
Başka kimse Galatasaray üzerinden racon kesmeye, reyting kasmaya çalışmasın.
Bunu yapmayı çalışanları şiddetle uyarıyorum" demiş...
"Galatasaray Başkanı'na 'düşman' diyen Teknik Direktör ile göreve başlar başlamaz sözleşme yaparak Galatasaray Başkanlığı'na büyük bir leke süren başkan olarak" Galatasaray tarihine geçecek olan Sayın Burak Elmas...
"Racon kesme / reyting kasma" gibi çirkin iddialarınızı zatıalinize aynen iade ederek diyorum ki..
"O kadar çok hata yaptınız ve bu açıklamanız ile yapmaya devam edeceğinizi gösterdiniz ki, bunun için bir gazeteci ve 'Galatasaray'a gönül vermiş' bir TC vatandaşı olarak rica ediyorum; lütfen her sabah aynaya bakarak kendinizi uyarınız, bu konularda çok haklı eleştirileri yapan ve sizi uyaranları' değil!.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Ne kadar çok kediniz varsa, o kadar uzun yaşarsınız. Yüz kediniz varsa, on kedinizden on kat daha uzun yaşarsınız. Bu gerçek bir gün keşfedilecek ve insanların bin kedisi olacak ve sonsuza kadar yaşayacaklar.
Charles Bukowski (Kediler Üzerine / Resim benim bahçede dün akşamüstü yemeği)
***
TEBESSÜM
- Fenerbahçe'nin Helsinki maçında giydiği forma ile Fener- Antalya maçını yöneten Halil Umut Meler'in formasının ne benzer yanı vardı?.
- İkisinde de Fenerbahçe logosu yoktu.