Sevgili meslektaşlarım ya Galatasaray diye bir başka takımı izliyorlar ya da gördüklerini, düşündüklerini cesaretle yazamıyorlar..
Şampiyonlar Ligi'nde PSV'den iki maçta 7 gol yiyerek elenecek takım mıdır, Galatasaray..
Ya da ordan elenip geçtiği UEFA Kupası'nın elemelerinde adını Türkiye'nin değil, belki de dünyanın ilk defa duyduğu, sıradanın da sıradanı, bir tek üst düzey oyuncusu olmayan St. Johnstone önünde, kendi sahasında nerdeyse elenecek duruma düşen de ayni Galatasaray değil midir?.
Dikkat buyurun "ayni" diyorum.. Çünkü o takımın başında hatalarından bir türlü arınmayan, eleştirilerden zerre fikir almayan, inatla ve ısrarla bildiğini yaptığı için "ayni" hataları durmadan tekrar eden Fatih Terim oldukça..
Bu Fatih Terim bu kafayı değiştirmedikçe ya da kulüp Fatih Terim'i değiştirmedikçe "Bu işler düzelmez" diyecek bir "yürekli" yok mu aramızda.
Fatih Terim bile o rezil maçtan sonra "Değişe değişe değişeceğiz" derken..
Ama bu Başkan mı Fatih'i değiştirecek?. Bu acemi Burak Elmas mı?
Daha seçilir seçilmez, görevi devraldığı Mustafa Cengiz Başkan'a inat, sözleşmesi ve Galatasaray'la fiili ilişkisi sona ermiş, "sokaktaki vatandaş" durumundaki Terim'i Florya'da Galatasaray idmanının başına çıkarmış..
Tarihte bir Galatasaray Başkanı'na, kendisine maaş veren adama üstelik "Galatasaray düşmanı" diyen bir teknik direktörü, üstelik kulüp üyesi bir teknik direktörü, onur kuruluna sevk edeceğine, maddi açıdan batık durumda kulüp için, futbolculardan fedakârlık isterken, o Terim'in maaşına nerdeyse yüzde 100 zam yapmış..
Daha ilk basın toplantısını "Fatih Terim emreder, ben yaparım" diyerek Galatasaray'ın 100 yıllık geleneklerini tersine çevirmiş ve Terim'in emir eri olduğunu ilan etmiş..
St. Johnstone maçında tribünde yapayalnız, buruk ve aciz bir suratla oturan Burak Elmas mı yapacak bunları?.
Aslında St. Johnstone rezilliğinin sorumlusu Fatih Terim de değil.. Burak Elmas'tır..
Yahu ailende Faruk Süren gibi Terim'le çalışmış, onunla Türk kulüp futbolu tarihinin bir daha yanından geçilmeyen başarılarına ulaşmış Faruk Süren var..
Daha seçilir seçilmez, karga kahvaltısını etmeden, kulübün hatta senden sonra gelecek başkanını da bağlayan sözleşmelere imza atmanın, alenen, resmen "Bu kulüpte kararları Fatih alır, ben sadece altına imza atarım" açıklaması yapmak için basın toplantısı düzenlemenin âlemi var mı?.
Şimdi nasıl ayıklayacaksın pirincin taşını Burak?. Şimdi nasıl ayıklayacaksın ha?.
Galatasaray'ı daha ligler bile başlamadan "Kuyruğunu tramvay çiğnemiş Aslan"a çevirdiniz, emrinde olduğun hocanla..
Hadi şimdi kurtarın bakalım!.
***
İŞTE TERİM'İN İNATÇI KAFASI!..
Galatasaray golü önce Aytaç'ın, sonra Muslera'nın yaptığı feci hatalar sonunda yedi.. Muslera üstelik bir de bariz gol şansını önleyen faul yaptığı için kırmızı kart gördü.. Olup bitenleri hepimiz gördük..
Peki golün ve takımın 10 kişi kalmasının sorumlusu Aytaç ve Muslera mı?.
Hayır!. Bin defa hayır.. O golü bile bile yiyen ve takımı 10 kişi bırakan Fatih Terim'dir..
Bu sütunlarda bin defa yazmadım mı, "Hadi, yana geriye oynamanız Fatih Terim'in kararı..
'Top bizde oldukça gol yemeyiz' gibi korku ifadesi bir anti futbol taktiği ile oynuyor ve futbolu öldürüyorsunuz, peki Muslera'nın topa ayakla müdahale zorunluluğu olduğunda, yani 'kaleciye pas'ta dünyanın en kötüsü olduğunu bilmeyen kaldı mı?." demedim mi?
Ben bu köşede en az bin kere "Muslera'ya ayakla pas vermeyin" diye uyarmadım mı?.
Peki, Fatih Terim, futbolcularını bu konuda bir, tek bir defa uyardı mı?.
Fatih Hocama çözüm de önerdim.
"Yanında sadece senin her dediğine 'He' demekle görevli boş oturup maaş alan adamlar var. Onları gönder, uzmanlık isteyen işlerden sorumlu geniş ve sözlük anlamı ile 'teknik/ uzman' bir kadro kur.. Biri Muslera'ya en büyük zaafı, topa ayakla vurmayı öğretsin..
Öğretsin ki, Muslera durmadan rakibe asist yapacağına, topu kendi takımına atsın.. Yetmez Galatasaray gibi bir üst düzey takıma.. O özel kaleci uzmanı, Muslera başta, takıma, kaleciden başlayan 'Oyun setleri' kurmayı da öğretsin.
Dünyanın en iyi hocaları 'Her şeyi ben bilirim' demiyor, mesela 'taç atma hocaları' alıyorlar yanlarına.. Ki Galatasaray'ın bir baş belası da kendi sahasında attığı taçlardan yediği goller.. Sen çağdaş futbol oynayan dünya ne yapıyor, nereye gidiyor zerre bakma.. Üstelik kafana 'yerli nefreti' takıntısını da yerleştir, maçtan sonra da 'Ömer tacı yanlış attı, gol yedik. Aytaç yanlış kaleciye pas yaptı. Muslera yanlış müdahale etti, bir de kendini attırdı' diye hep futbolcuları suçla" demedim mi bin defa..
Kayıp maçlardan sonra lafa "Sorumlu benim" diye girip, hemen "ama"yı ekleyen ve A'dan Z'ye isim vererek futbolcuları suçlayan sen değil misin?. Bu yüzden kaç defa "Bu çocuklar senin için oynamaz" demedim mi?.
Gole ve kırmızı karta yol açan o dünya aptalı, dünya gereksizi geri pası Aytaç verdi. Tamam..
Ama 60'ıncı dakikada Aytaç'ın orda ne işi vardı?.
Saha kenarında naklen yayın kameralarına saçını başını yolma şovları yapıp sahadaki futbolcularını ezeceğine, maçı iyi izlesen, okusan ya da yanında boş oturan Necati veya Selçuk'tan biri, "Hocam Aytaç yüzünden 10 kişi oynuyoruz.
Onu değiştirelim" dese, Aytaç ikinci yarıya çıkmazdı.
Bu dediğim ne kadar doğru kanıtlayayım mı?.
Aytaç, Muslera kırmızı görünce, Berk'in oyuna girmesi için kenara alındı. Takım 10 kişi kaldı. Peki hisseden oldu mu?. Rakip dahil Galatasaray'ın 10 kişi kaldığını hisseden hiç kimse olmadı. Çünkü ilk yarıda zaten 10 kişi gibi oynuyordu Galatasaray, Aytaç'ın "sıfır" katkısı yüzünden..
Çıktı. Çıkar çıkmaz bir de gol attık ki, dersini alasın Hocam, iyi mi?.
Bak Hocam, gol olmayan her şuttan sonra saç baş yolarsan kameralara, millete "Ben mi çıkıp gol atayım" şovu yaparsan, içerdekiler şut atmaya korkar olurlar. Tam tersine, şut atanı alkışlayacaksın.
İçin kan ağlasa da.. Gol, şutla olur çünkü..
Şuttan korkanla değil.
Maç boyu takım bir hızlı akın yaptı mı?. Bizimle oynayan on para etmez takımlar bile hızlı çıkarak bela oluyorlar. Galatasaray, bütün rakip oyuncular yerli yerine dönmeden, yerleşmeden santrayı geçmiyor.
Orta devri bitti. Artık topu korner çizgisine dek indiren kafayı kaldırıp bakıyor ve pas veriyor.
Havadan ya da yerden pas.. "Orda biri vurursa" diye körleme orta, yüzde 90 top kaybı demek.
En zor, en kıymetli şey top kazanmak iken, bu kadar ucuz top kaybına çare düşünmeyen hoca kaldı mı, bu devirde?. Babel öyle.. Kerem öyle..
Durmadan rakibe pas attılar, körlemeden..
Galatasaray'ın Tudor'la başladığı bek/açık ikili hücumları vardı sağlı sollu ve takıma müthiş bir ivme sağlar, sahada yayılmayı gerçekleştirir ve gol getirirdi.
Sen giderek vazgeçtin bu oyundan.
St. Johnstone maçında büyük paralarla transfer ettiğin iki yabancı bekin, ilk 45 dakika boyunca bir kez santrayı geçtiler ve ataktaki Babel ya da Kerem'le ikili oyuna girdiler mi?. Sağ bek ikinci yarıda ilk defa ileri çıktı, o da gol oldu!. Bu da ders gibiydi yani Hocam.. Kulağına küpe olmuştur inşallah!.
Bu takım hızlı çıkmayı bilmiyor. Bu takım rakip yerleşmeden kontratak yapmayı bilmiyor.
Bu takım kanatlardan ikili hücum yapmayı bilmiyor.
Bu takım kenarda Selçuk gibi bu işin uzmanı adam varken, orta sahadan rakip savunma arkasına top atmayı bilmiyor..
İşte ben en temel eksik ve yanlışları yazdım.. Bilmediklerini yazdım..
Sen çıkıp "Ben de şunları öğrettim. Şunları biliyorlar" der misin?.
Diyebilir misin?.
*
Bir genel soru var.. "Bu dünya zayıfı takım önünde gol pozisyonuna bile girilemezken Falcao kenarda oturtulur mu?. Diagne ile çift santrforlu oyuna neden dönmedin?" diyorlar..
Tahmin ediyorum. Yönetim Falcao ve Feghouli'yi satma kararı verdi. Avrupa maçında oynatırsan, Avrupa kupalarında oynayan takımların işine yaramazlar ki, asıl parayı onlar veriyor. Yani oynatmama kararı aslında Terim'in değil, onlardan para kazanmak isteyen yönetimin..
Ama Terim, "Bu sorun yakında çözülür" dediğine göre, gene kendi çözecek. Özellikle Feghouli'yi ikinci maçta sahada görebilirsiniz!.
***
BU TRT'YE NE OLUYOR?..
TRT bir Anayasa kurumu.. Özel yasa ile kuruldu. Bu yasayla devlet bütçesi içine alındı. İlk zamanlar hatırlarsınız, her TV cihazının arkasına PTT'den alınan bir pul yapışırdı. Pul paraları TRT'ye giderdi. Artı.. Bütçe kanunu yapılırken TRT'ye de pay ayrılırdı.
Şimdi, kullandığımız her ama her elektrikten TRT hisse alıyor. Yani elektrik sayacımız ne yazıyorsa, ödediğimiz paranın bir bölümü TRT'ye gidiyor.. Peki gerekçe..
"TRT bir kamu kurumudur. Yayınlarında tek amaç kamuya hizmet, halkın değerlerini yükseltmek olmalıdır.
Bunun için özel TV'lerde reyting yarışına, yani reklam pastasından pay almak için reyting amaçlı program yapma çabalarına girmemelidir. Bunun çaresi de, devlet bütçesinden pay vererek TRT'yi reklama muhtaç etmemektir.." Peki öyle mi oluyor bugün?.
TRT, her ama her kanalı ve her şeyi ile özel TV pisliklerini aynen taklit etmiyor mu?. Geceleri 180 dakikalık dizilere boğup bir tek "aile" programı yapmama..
RTÜK'ün yüz karası reklam yönetmeliğini kullanıp "Az sonra tekrar beraberiz" dedikten sonra 30 dakika reklama girip dönüşte kapanış jeneriğini verme TRT'ye yakışıyor mu?. Parasını benim ödediğim TRT bana yalan söylüyor. Yalan söylediğini bildiğimi de biliyor, ama üç kuruş için bile bile yalan söylüyor.
Devlet yalan söylüyor yani.. Ayıba bakar mısınız?
Maçların başında sahaya dizilmiş takımların "saygı ve sevgi ifade etmesi ve şiddete, ırk ayrımcılığına karşı sembol olması" için el sıkışması geleneğini FIFA emretti.
Peki bugüne dek bu el sıkışmayı özel TV'lerde izledik mi?. Hemen kes..
Reklam.. Hadi onlar özel. Peki TRT niye aynisini yapıyor?.
Maç biter bitmez özeller reklama girer.. Peki ya TRT!.
Sivas'ın Avrupa maçının bitimine yakın saha karıştı. Tekmeler, yumruklar, itip kakmalar.
Hakem güçlükle başlatıp son saniyeleri oynattı.. Düdük çaldı. Ortalık gene kavga dövüşe dönerken, TRT Spor yayını kesip reklama girdi.. Döndü ki, bir kırmızı, bir sarı kartlık kavgalar olmuş..
Bekliyoruz ki, 1-0'dan 2-1'e çeviren Sivas'ın gollerini görelim.. Saçma sapan pozisyonlarla bir garip özetler başladı. İlk yarı bitti. İkinci yarı başladı.
54'üncü dakikada Gürcülerin golünü gördük.
Tak.. TRT Spor gene yayını kesti ve reklamlara girdi. Bizim goller yok!.
"Lanet" dedim. Kapattım televizyonumu, benim paramla maaş alıp beni eşek yerine koyanlar, her kimse onlara daha fazla sövmemek için..
TRT'nin şimdi yeni bir genel müdürü var. Okursa ya da gene benim paramla maaş alan TRT Basın Bürosu'ndan kesip önüne koyan olursa, eylem ve söylemleri ne olur, çok merak ediyorum..
Geçmişte, zerre sonuç ve cevap alamayınca, Saray'a, TRT'den sorumlu Başkan Yardımcısı'na açık mektup yazmıştım. Ondan da ses çıkmadı.
Bu defa da cevabım "sessizlik" olursa, doğrudan Başkan'a başvuracağım. Zamanında futbol oynamış, futbolu seven ve vakit buldukça izleyen Başkan'a..
Bu TRT'nin peşini bırakma niyetim yok!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Bütün amaçlarına ulaştığını söyleyen kişi, amaçlarını yeterli düzeyde seçmemiş demektir. Herbert von Karajan
***
TEBESSÜM
Tak.. Tak.. Tak!..
- Kim o?.
- Ben!.
- Ben kim?.
- On dakikadır kapıyı çalan ben!.