Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hem de ne Off The Record anılar!..

Bu Yavuz Donat'ın işi gücü beni çatlatmak herhalde.. Adam Evliya Çelebi'den beter.. Her Allahın günü bir yerde.. Git, otur, ses etme.. Bana ne?.
Hayır.. Adam gidiyor.. Geziyor.. Valisinden çobanına herkesle konuşuyor. Herkesin nabzı elinde.. Yani o zaman palavra yorumlar değil, en sağlam gerçeği yazıyor. Ama nasıl bir üslup, nasıl bir mizah.. Kaptırdın mı, bitirmeden bırakman mümkün değil..
Şimdilerde kalkmış benim baba memleketim Balıkesir'e gitmiş iyi mi?. Bu bana nispet değil de nedir, söyler misiniz?. Bayıla bayıla okuyorum, ne yapayım?.
Şimdi bu her gün çarpmalar yetmedi, bir de kitap..
Bizim gurubun acar gazetecilerinden Şebnem Bursalı, günlerce oturmuş Yavuz'la.. Valla Yavuz'u günlerce oturtmak büyük başarı zaten. Yetmemiş, müthiş bir anılar kitabı çıkarmış ortaya..
"Yazılmamış anılar.."
Off the record, tüm dünya dillerinde vardır. "Yazılmamak üzere" verilen bilgilerdir.
Bazen ilgililer, sevdikleri gazetecilere, yanlış, hatalı bir şey yazmasın diye, gerçeği "Yazılmamak kaydı ile" anlatırlar. Off the Record işte budur..
Bazen gazeteci, önce insan olduğu için, kendi imkanlarıyla öğrendiği şeyi, kendi off the record yapar, yazmaz.. O da var..
İşte Yavuz'la Şebnem bu muhteşem kitabı da yapmışlar ki, adeta "Çatla sen Hıncal" kitabı..
Öyle olduğunu Yavuz'un bana yollarken imzaladığı ithaftan anlıyorum..
"Bir gün Manisa'daki Bektaşi kahvesinde Sultan Çayı içme dileğiyle.. Öcal Uluç ve Ertuğrul Aytaç da olacaklar.."
Yahu Manisa, Ayni Ali, ağbimle bizim sığınağımız adeta.. Ben gider kahve içerim, ağbim nargile..
Yavuz ona bile karışıyor..
"Sultan Çayı içecekmişiz.."
Sana ne yahu..
Ben kahveciyim.. Hele Ayni Ali'de.. Sen kendi çayını iç otur.. Bana ne?.
Uzun lafın kısası, okurlar..
Bu kitabı açın.. İçinden rastgele, tamamen tesadüf bir anıyı seçin. Okuyun, hak vereceksiniz.. Yavuz'un beni nasıl çatlattığına.
Ben üç tane seçtim içlerinden. Valla tamamını okuyarak değil. Hani kitaplardan fal tutardık ya gençlik yıllarımızda.. Rastgele bir sayfa açarak.. Üç defa açtım. İşte çıkan üç anı..

***

Gel de gülme..

Demirel bazı davalara bizzat giriyordu. Pek çok davaya ise avukatlarını gönderiyordu. Köksal Toptan, İbrahim Vecdi Aksakal, Yaşar Topçu, Ali Şevki Erek... 1980 öncesinin hukukçu milletvekilleri. Mevsim yaz. Hava sıcak. Dava Adana'da. Dört avukat sabah duruşmaya girdiler. Demirel'i savundular. Dava ileri bir tarihe atıldı. Acıkmışlardı. Kebapçıya gittiler. Çardağın altına oturdular. Üstlerinde asmalar. Asmalardan sarkan üzümler.. Bu arada.. Şıp, şıp, şıp su damlamaya başladı. Tepelerine..
Avukatlar, "Oh! Çok şükür. Ağustosta yağmur yağıyor. Hiç olmazsa biraz serinleriz" dediler.
Köksal Toptan başını kaldırdı. Asma dallarına baktı ve arkadaşlarına seslendi:
"Yahu, ne yağmuru? Yukarı bakın. Üzerimize kediler işiyor."
(Hıncal'ın notu.. Adana'da Asma Altında kebab yemediyseniz "Ben kebap yedim" demeyin. Yolu sapa, kendi salaş ama, beni yıllar önce oralı hakem Osman Yereşen götürmüştü, o lezzet hala dilimde, o nefis asmaaltı hala hayalimde.. İnşallah duruyordur.)

***

Uçakta Sigara Yasağı..

Eskiden uçakta sigara da içilirdi. "Uçakta sigara yasağı"nı Ekrem Pakdemirli getirdi. Ulaştırma Bakanı iken. Kararı alkışlayan da vardı eleştiren de.
Bir gün Başbakanlık Konutu'nda, Semra Özal Ulaştırma Bakanı Pakdemirli'ye şöyle dedi:
"Yarın İstanbul'a gideceğim. Uçakta da puromu içeceğim. Ekrem, söyle bakalım, ne yapacaksın?"
"Hanımefendi.. Bunu yapmamanızı tavsiye ve rica ederim."
"Ya yaparsam?"
"Kabin amiri gelir. Puroyu elinizden alır. Tuvalete atar ve sifonu çeker."
Bu sırada söze Turgut Özal girdi:
"Semra. Ekrem bu. Yapar mı yapar. En iyisi sen uçakta puro içme."
(Hıncal'ın notu.. O Ekrem Pakdemirli, bugünkü Tarım Bakanı Pakdemirli'nin babasıdır..)

***

Turgut Özal'ın uçağı

Turgut Özal'ın Başbakanlık'ta bir yılı dolmuştu. TRT bir program hazırlamış. Gazeteciler soracaklar. Özal yanıt verecek. Canlı yayın. Ekrandaki gazetecilerden biri de bendim.
Program bitti. Özal'la sohbet ettik. Çay içtik. Bu sırada Özal soru sordu:
"Başbakan olarak yurt içinde veya dışında bir yere giderken THY'nin tarifeli uçağını bekliyorum. Bu zaman kaybı demek. Batı'da Başbakan'ın uçağı var. Ben de bir uçak alacak olsam nasıl karşılarsınız? Kamuoyu ne der, sizler ne yazarsınız?"
İlk yanıtı ben verdim:
"Geç bile kaldınız. Büyük Türkiye'nin başbakanının elbette uçağı olacak. Gayet doğal" dedim.
Diğer arkadaşlar da benim gibi konuştular.
Ve birkaç ay sonra Özal'ın uçağı Türkiye'ye geldi.
Bir gece telefonum çaldı. Arayan Başbakan'dı:
"Yarınki gazeteni (Tercüman) okudun mu?"
"Taşra baskısı. Biraz önce geldi. Okudum efendim. Bir şey mi var?"
"Hatırlıyor musun, benim uçak alma fikrimi ilk destekleyen sendin."
"Hala aynı düşüncedeyim. Aldınız. İyi de oldu."
"Ama bir arkadaşınız yarınki gazetede nasıl da ağır eleştirmiş. Demediğini bırakmamış. Onu da okudun mu?"
"Sayın Başbakanım... Şu kadarını söylemeliyim, gazetenin sahibi Kemal Ilıcak da benim gibi düşünüyor. Siz o uçağı güle güle kullanın."

*

Turkuvaz Kitap'a haksızlık etmişiz!..

Ben üç hafta üst üste köşemde Ömer Seyfettin öyküleri yayınlarken, bizim guruptaki Turkuvaz Kitap'ın üç Ömer Seyfettin öyküleri kitabı yayınladığını tesadüfen öğrenince sitem etmiştim.
Turkuvaz Kitap Genel Yayın Yönetmeni Gülenay Börekçi, anında bana bir kaç paket Turkuvaz kitabı yolladı. Şöyle bir karıştırdım. Harika işler yapmışlar.. Yani, açıkçası, haksızlık etmişim..
Tamir!.
Tamir, sözü Gülenay Hanım'a bırakmak.. Turkuvaz Kitap'ı ona anlattırmak..

***

Soru: Turkuvaz Kitap'ı başından alalım mı?.
Börekçi: Turkuvaz Kitap olarak yıllar sonra yeniden işe koyulduğumuzda yayın programımızı trendlere ya da mevsimlere göre belirlememeye daha baştan karar vermiştik. Her şeyden önce "okunacak" kitaplar yayınlamak istiyorduk, ilk olarak klasiklerle başladık.
Manifestosunu kapaklarında taşıyan bu serimizi çok seviyor, önemsiyorum. Daniel Dafoe, Tolstoy, Dostoyevski, Kafka, Zweig, Mark Twain, Fitzgerald gibi büyük edebiyatçıların romanları, zaten yazı aracılığıyla kendi evrenlerini yaratmış, imgelere, resim ya da fotoğraflara ihtiyaç duymayan eserlerdi, o yüzden kapaklarını doğrudan birer kitap sayfası gibi tasarladık. Ömer Seyfettin ve Sami Paşazade Sezai'nin eserlerinden başlayarak Türk klasiklerinde de benzer bir tutum izledik.
Ama bazı yerli eserler, resim istiyorlardı adeta.. Fatih Altuğ'un hazırladığı ve Burak Dak'ın illüstrasyonlarıyla görsel bir şölene dönüşen "Amak'ı Hayal" ve Reha Barış'ın resimlediği "Yalnız Efe" bunlardan.
Türk edebiyatı demişken, daha önce Latin harfleriyle yayınlanmamış kitaplardan oluşan çok güzel bir serimiz daha var. Seriye, Serveti Fünun'un kurucusu Ahmet İhsan Tokgöz'ün bir yasak aşk hikayesini çağının ilerisinde bir anlayışla anlattığı "Haver"le başladık. Okurlarınız Tokgöz'ü Jules Verne'in dünyadaki ilk çevirmenlerinden biri olarak da hatırlayabilir ama roman yazdığını bilen sanırım pek azdır. İkinci kitap, edebiyatımızın esrarengiz kalemi Hadiye Hümeyra'nın "Yıkık Hayatlar"ı. 2020 sonunda hatırı sayılır bir külliyat oluşturacağını umduğum bu seriyi takip etmenizi çok isterim.
Soru: Sırada neler var?.
Börekçi: Murat Bardakçı'nın "19 Mayıs: Bir Devlet Operasyonu" adlı kitabı çıktı. Bardakçı, kütüphanenizin baş köşesine yerleştireceğiniz bu kitapta, yakın tarihimizin en önemli olaylarından birini, yani Atatürk'ün Samsun'a yolculuğunu yepyeni belgeler ve fotoğraflar ışığında ele alıyor. Sadettin Ökten'le birlikte yazdıkları "Dünyaya Geldim Gitmeye"nin ardından ikinci bir Kemal Sayar kitabı daha geliyor. Feridun Emecen'in "Karadeniz Tarihi" de yolda. Duayen gazeteci Yavuz Donat ise yakın tarihimizin "içeriden" hikayesini çok eğlenceli ama o oranda düşündürücü bir kitapta Şebnem Bursalı'ya anlattı. Kitabın adı, "Off The Record".
Çağdaş dünya edebiyatından çok önemli ve parlak edebiyatçıların eserleri de bu ay okurlarla buluşmaya başlıyor. Aralarında Domenico Starnone, Amelie Nothomb, David Chariandy, Ludwig Höhl, Claire-Louise Bennett ve Sayaka Murata var.
Agatha Christie'nin çağdaşı ve en büyük rakibi olan Dorothy Sayers ile listelerde "gelmiş geçmiş en iyi polisiye yazarı" olarak yer alan Josephine Tey'in kitaplarını Türk okurlarla buluşturacağımız için de çok mutluyum.
Soru: Peki çocuklar?.
Börekçi: Geçen ay Jules Verne, Robert Louis Stevenson ve Jonathan Swift gibi yazarların eserlerini eşsiz illüstrasyonlarla ve büyük boy olarak yayınlamıştık, bu serimiz yeni kitaplarla devam ediyor. Bu tür işlere yerli yazarlarla da devam edeceğiz.
Kendi yazarlarımızı içeren bir program oluşturabilmek çocuk alanında ilk günden beri hedeflerimizdendi. "Minik Diyetisyenler" serimizi, "Noktalama Dedektifleri" ve "Köpek Oteli" gibi kitaplarımızı bu kapsamda değerlendirmelisiniz. Çocuklar için polisiye diye özetleyebileceğim "Nancy Drew"lar ve bir dönemin dünyada en çok okunan çocuk yazarı olan Gertrude Chandler Warner kitapları da macerasever küçükler için.
Tarih, bilim, popüler kültür... Sayacak çok kitabımız var aslında..Turkuvaz Kitap dışında iki yeni markayı da başlatacağımızı duyurayım şimdilik.

***

Bu Turkuvaz Kitap'ın yaptıklarını ve yapacaklarını özetleyen minicik bilgiler bile, nasıl haksızlık yaptığımızı göstermiyor mu, Sevgili okurlar?.

*

Dost bildiklerim

Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim.
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp gitti dost bildiklerim.
Hepsi varken baharımda, yazımda;
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim.
Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.
Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim.
Korkar oldum bana "dostum" diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim.

Ümit Yaşar Oğuzcan
(Bu dizeleri bana "Ölümünün 35. yılında saygıyla anıyorum" notuyla yollayan Sevgili Venüs Dalgıç kardeşime teşekkürlerimle..)

*

PAZAR NEŞESİ

Bugünkü pazar neşemiz, sizi tebessüm ettiğinden fazla düşündürecek..
Ünlü komedyen Jimmy Fallon'un Tonight Show'unda konuk, aktör John Cena idi.. Sinema ve TV'lerde 89 rol oynayan, aksiyon ve komedi aktörü olarak ödüller kazanan, en son da Dwayne (Rock) Johnson ile "Hızlı ve Öfkeli 9" u çeviren John Cena..
John Cena aslında Amerikan güreşi dediğimiz o kıran kırana sporun şampiyonlarından.. Yıllarca, sonra sinemaya geçen Dwayne (Rock) Johnson'la birbirlerini dövmüşler ringde.. Sonra Dwayne teklif almış, sinemaya geçmiş. Şimdi Hollywood'un en çok kazanan oyuncusu. 1 Haziran 2018- 1 Haziran 2019 arasında 89.4 milyon dolar net..
Sonra John Cena'ya teklif gelmiş.. Train Wreck adlı filmde oynaması için.. Jimmy "Harikaydın o filmde. Oscarlık oynamıştın" dedi.
Cena da anlattı..
"Film teklifi gelince uzun uzun düşündüm.. Sonra ringde birbirimizi çok dövdük ama bu işi en iyi bilen bizim Dwayne.. Ona gittim, 'Bana ne tavsiye edersin, ne yapmalıyım' diye. Dediğini yaptım. Başarmamın sebebi odur."
Ne demiş, Dwayne (Rock) Johnson bilir misiniz?.
"Bu rol sana, 'Sen' olduğun için teklif edildi. 'Sen ol' o zaman!."

*

LATİN SÖZLERİ

"Amici mores noveris, non oderis!"
"Dostunun huyunu bil, ama nefret etme!
Horatius

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA