Ali Müderrisoğlu.. Bir eski dost daha gitmiş..
Dün ilanda gördüm, çoktandır duymadığım adını.. Oysa..
60'lı yıllarda maç için İstanbul'a geldiğimde Beyoğlu'na mutlak çıkardım. Bir Galeri Edip'in vitrinine bakmak için. O zamanın en ünlü gömlek markasıydı Galeri Edip.. Giydin mi hava atardın, öylesi..
Bir de Rebul Eczanesi.. Efsane.. O zaman erkek kokuları yok. Erkek iki koku sürer sadece.
Limon ve lavanta.. İşte bu lavantanın dünya çapında olanını Rebul yapardı, kendi yetiştirdiği lavanta çiçeklerinden.
Ortak dostumuzdu, Mülkiye'de sınıf arkadaşım Eray Evren. O tanıştırdı Ali ile beni.
Rebul Eczanesi denen efsaneyi kuran ve Lavanta'yı yapan Fransız Bay Rebul ile Ali'nin babası ortakmış.
Kolonyam bitmese de, Ali'yi görmek, kahvesini içmek için mutlak ama mutlak uğrardım Rebul'e.. Sonra o "Tarih" kapandı.
Buluşma yerimiz kalktı, ortadan. Buluşamaz, görüşemez olduk. Kardeşleri Ahmet'i ve Fransızlara kafa tutacak "Türk Parfümü"nü yapmak gibi bir hedefle yola çıkan ama ülkemizin kahrolası bürokrasisini aşamayan Mehmet'le tanıştık.. Ama, İstanbul'un kocamanlığında onları da göremez oldum son yıllarda..
Işıklar içinde yat, Ali..
Başımız sağ olsun, Ahmet, Mehmet Kardeşlerim!. Ve de Eray!.