Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Ortaköy Yangın Yeri!..

İstanbul'a taşındığım 1980'li yılların başında Ortaköy'e gündüzleri, çiş ve affedersiniz bok kokularından, geceleri orayı mesken tutmuş tinerci, hapçıların korkusundan kimseler girmedi.
Sonra Ortaköy'ün çocuğu Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay ve kent mimarı Erhan İşözen el ele verdiler ve İstanbul'a gelen her yerli yabancı turistin uğradığı bir Ortaköy yarattılar.
Kentin, kültür, sanat merkezi, harika bir eğlence ve dinlence yeri Ortaköy..
Her ama her gün gitmeye başladım..
Öyle ki, bana "Ortaköy'ün Fahri Hemşehrisi" dediler..
Sonra.. Sonra bozulma başladı.. Önce sanat galerisi olan yerler, meyhanelere dönüştü. Sonra köy kadınlarının el işlerini satan tezgahlara, üç paralık Çin malı nesneler.. Ertekin de kafeyi boşlayınca adım atmaz oldum..
Erhan İşözen dostum, Ortaköy'deki camiye gitmiş, Ertekin'in cenazesine, yıllar sonra, eserinin halini görünce kaleme sarılmış.. İşte size bir "Ortaköy Ağıtı", Beşiktaş'ın, hayatta burda yaşamamış Belediye Başkanı..

***
Sevgili Hıncal Abi, ne desem, nereden başlasam.
"Ayak izlerimi bırakmaya çalışıyorum taşların üstünde - kimsenin arayıp bulamayacağı bir adresim var artık. Dostlar da çekilip gidiyorlar hayatımdan.
Yürüdükleri yollarda arıyorum onları," Şair Ahmet Erhan'ın dizeleri özetliyor söyleyeceklerimi. Başımız sağolsun.
Büyük Mecidiye Camisi'nin avlusuna gelinceye kadar, eski granit taşlarının üzerinden düşünerek yürüdüm. O gün sadece Ertekin'i yitirmemişiz, Ortaköy'ü de kaybetmişiz. Camiye inen sokaklara, meydana girilemiyor. Bütün kamusal alanlar işgal altında. Meydan daraltılmış, insanların gezecek yerleri bile yok. Sokakların seyyar satıcı işgalinden semt pazarında yürür gibisiniz. Eski tarihi yapılar, her şey kimliğini yitirmiş. Ortaköy'de bir yangın olsa itfaiyenin bu sokaklardan ulaşması mümkün değil. Geriye kalan her şey yok olur. Oysa bu güzel Boğaziçi köyüne ne emekler vermiştim.
Meydanın ve çevresinin projelerini hazırlarken, eski Ortaköylüleri dinlemiş, en başta Beşiktaş'ın Ortaköylü Belediye Başkanı Ayfer Bey'in anlattıklarını not almıştım. Şöyle diyordu Başkan..
"Ortaköy doğduğum ve çocukluk yıllarımı geçirdiğim yer. Bu kentin bir sabahı yeniden anılara dönüyorum; unutmadığım Değirmen Sokağı. Bir çocuğun anılarında ona çok güzel gelen sokakları; sardunyaların, sarmaşık gülü açan evlerin, erguvanların duvarlara dolandığı, satıcıların bağırarak geçtiği bu eski evlerle dolu sokaklarda büyüdüm. Bir yönden tramvayın geçtiği, İstanbul'un her yanına ulaşan vapuru, trafiğin sorun olmadığı Ortaköy; şimdi ağır bir beton yığınına döndü.
O eski Ortaköy nerede şimdi?
Ortaköy'ün Türk, Musevi, Rum ve Ermenilerden oluşan semt halkı arasında yüzyıllarca süren iyi ilişkiler günümüze kadar gelmiştir. Sandalcı Zaron karşı evde otururdu, yandaki küçük evde Bekçi Hüseyin Ağa, soldaki yeşil kapılı evde Arinacı Bohor, Sirkeci Yani aşağı sokakta; ne çok merhabalaşırdık. Bu sokaklarda herbirinin içinde bir yürek yaşayan evler... İskele meydanında bol oksijenli Boğaziçi havası beraber ciğerlerimize dolardı. Büyük bahçeli köşkleri, penceresinde fesleğeni, sardunyaları açan; balıkçıların, esnaf ve memurların oturduğu dar sokaklardaki küçük evler, sadece iskele civarında kaldı şimdi.
Ortaköy vadisinde o bahçeli büyük köşkler parsellendi, havuzlu yollarına renkli taşlar döşenmiş bahçelerin yerinde çirkin apartmanlar yükseldi. İskelenin yanında pırıl pırıl denize girdi- ğimiz midyelerle, çakıl taşları, balıklarla oynadığımız çilingoz; ne çok görüntüler var aklımda kalan; duvarlar, taşlar, cumbalar, kafesler, sokaklar, parklar, ağaçlar, lambalar, pencereler, gemiler, sandallar, Şefik Bey'in kayıkhanesi, Vasfiye Hanım'ın dut topladığımız bahçesi: bana bütün yaşamım boyu inandığım siyası terbiyeyi kazandıran Boğaziçi köyü.
Bu Boğaziçi köyünün bağlı olduğu tarihi ilçenin şimdi Belediye Başkanıyım. Sadece yukarda yazdığım değil, daha ne çok anlatabileceğim anıları var Ortaköy'ün. Televizyonda görüntüleri değiştirir gibi sokakları kentleri değiştirebilir miyim? Yaşamdaki her şeyi yerine yenisini koymaksızın yitirdik mi? Bunlar aklımdaki sorular. Tarihi ilçemizin aşırı ve süratli nüfus büyümesinin yüklediği sorunlar yüzünden bozulmaya başlayan yanlarını düzenleyip çağdaş görünümlerine kavuşturmak istiyorum.
Eski insancıl şehir dokularına, tarihi kültür mirasımıza sahip çıkarak, doğup, büyüdüğüm bu Boğaziçi köyünü İstanbul'a kazandırmanın sevincini yaşıyorum."

Onun anlattığı gibi sahilin arkasında kalan beton yığınları bugün, meydan ve çevresindeki eski tarihi yapıları da sarmış. Sanatçı atölyeleri, balıkçı kahveleri yok olmuş, yerlerini sıradan nargileciler, Ortaköy'ü anlatmayan ucuz ithal hediyelik eşyalar..
Çin'de bir mahalleyi andırıyor bu güzel Boğaziçi köyü.
Meydanlar sokaklar, bütün kamusal alanlar, herkese açık olan, farklı kültürlerin, farklı insanların, düşüncelerin bir arada yer aldığı özgürlük ortamlarıdır.
Ortaköy meydanı henüz İstanbul'un sahte kamusal alanlarının inşa edilmediği, alışveriş merkezlerinin gündelik yaşamımıza girmediği bir sanat ve kültür ortamıydı.
Yeni gelen belediye başkanlarımızın bu eşsiz şehrin anıları, değerleri yok olmasın, unutulmasın diye neler yapacaklarını merak ediyorum.
Ortaköy'ü yeniden çöküntü bölgesi olmaktan kurtarmalıyız.
Zevkle, keyifle, büyük bir incelikle yapılmış anılarımızın Cafe de Theatr'ı da yok; Ertekin'i de.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA