Dün "İmamoğlu'nun rakibi Kılıçdaroğlu" diye yazmıştım. İşte en büyük kanıtlardan biri.. CHP'nin kalesi ilçelere, kimsenin tanımadığı adaylar koydu ki, sanki CHP oralardan oy almasın..
Örnek 1980'den beri nerdeyse kırk yıldır yaşadığım Beşiktaş.. CHP adayının adını ben hem de gazeteci Hıncal ilk defa duyuyorum.. Unuttum bile.. Google'a girip mi bulacağım ilçemin başkan adayını.
Yani, Sarıgül'ün adamı, işten el çektirilen Murat Hazinedar'ı seçtirmek için, ilçemizi ihya eden İsmail Ünal'ı kenara iten Kılıçdaroğlu, bu defa, daha beterini etti.
CHP seçmenine resmen "Bize oy vermeyin" demek böyle oluyor işte..
Size hafta sonu bu konuyu daha etraflı yazmayı planlamışken, e-mail adresime bir yazı düştü.
Beşiktaşlı, ama benden de iyi, kökeni Beşiktaşlı bir gurup yazmış belli..
"Bunu yayınlasam, amacım anlaşılır, başka lafa gerek yok" dedim.
Buyrun Beşiktaşlıların yazısını..
***
Beşiktaş, ülkemizin dünyadan bakıldığında beşeri gelişmişlik endeksi değerleri en yüksek kenti, ilçesi. Bu denli eğitimli, dünyaya uyumu ve çağdaş değerlere tutkusu ile ortada bir kent belediye başkanlığı seçimleri öncesinde gerçek bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Tarihi 4 bin yıl öncesine dayanan bir kente kendi içinden bir belediye başkanı çıkarmaktan aciz olmalı ki ithal belediye başkan adayları kuşatması altında. "Kimi koysak kazanır" veya sokak ağzıyla "Cep"te görülen bir ilçe..
Burası, ülkenin bir fiil işgali ve yeniden kurtuluş hikayesindeki tüm aktörlerin ev sahibi Beşiktaş'tır.
Bir imparatorluğun son yıllarındaki tüm padişahlarının karargâhı ve onun yerine Ulusal Kurtuluş Destanı ile kurulan yeni Cumhuriyetin tüm stratejik gelişim kararlarının alındığı
Mustafa Kemal'in Beşiktaş'ı.
Kendi değerleri ve kültüründen ülkenin dünyaya açılan en önemli spor kulübünü, taraftar grubunu ve eğitim camialarını çıkartan Beşiktaş..
Çok mu zordu, Sayın
Kılıçdaroğlu,
-
Ağaçlı yoldan en az bir kere bir sevdiği ile
el ele bir Beşiktaş maçına gitmiş bir Beşiktaş Belediye Başkanı bulmak.
"Bir sevdiği" kavramı aslında bu semtte babadan evlada aktarılan, iki sevgilinin 19 ve 03 numaralı formaları ile sallına sallına el ele yürüyüşünde gizlidir. Şimdiki adaylarımızın çoğu
"Ağaçlı Yol" deyince Beşiktaş-
Ortaköy arasını değil bir Hollywood filmini veya Belgrad Ormanı'nda bir koşu parkurunu anlamaktadır.
- Hakkımız değil mi, Pando'nun kaymakçısında bir kere kahvaltı yapmış bir Başkan adayını beklemek? Sonradan uydurma kahvaltı kültürü yerine en kaliteli kaymağı, tereyağını, balı, en ideal fiyata satan, parası olmayan üniversite öğrencisinin hesabını cebinden ödeyen Pando'nun geçmiş hikayesi, bir başkanın Beşiktaş ve Üniversite Gençliğine yapacaklarının anahtarıdır. Pando'nun Yeri deyince bize Pandomim veya Pandora'nın Kutusu'nu anlatmaya kalkmayacak bir başkan istemek hakkımız değil mi?
- Bebek Badem Ezmesi deyince Edirne'yi anlatmayacak, dükkanın kedilerini tanıyacak bir başkanı olmalı ki Beşiktaş'ta sokak ve ev hayvanlarının yaşamını bilsin.
- Yetimhane deyince Ortaköy Yetimhanesi'ni anlayacak o binaya baktığında yaşanmış dramı etrafına sormadan,
Google'la bakmadan anlatacak kadar Beşiktaş'ın geçmişine hakim olsun.. Korkumuz o ki bir çok ithal aday "Orta" deyince "Ben Sade içerim" diyecek kıvamda Beşiktaş'ı tanıyorlar. Beşiktaş'ta Orta denince Köy'ü yürekler kendiliğinden ekler. Yahudisi, Ermenisi, Rumu ve Türk'ü beraber yaşamış, paylaşmış ve demlenmiştir, Ortaköy'de.. Cami, kilise, sinagog 100 adım içindedir, Ortaköy'de..
- Ortaköy deyince yaşamının bir döneminde kentin çay bahçelerinden, kafelere dönüşüm sürecinde bir pazar öğleden sonrası Ertekin ve
Hıncal Uluç ikilisinin o keyif kokan muhabbetine en az bir kere uzaktan selam vermiş bir başkan istemek hakkımız değil midir?
- Akaretler deyince
Mustafa Kemal'in evini eli ile koymuş gibi bulacak, en az bir kere gezip arkasına denk düşen bahçede ne ağacı olduğunu bilecek bir başkan. Bu ev önemli mi derseniz? Bir de Gazi'yi düşünün!. Bir ulusun kaderini anası ve kız kardeşini Beşiktaş'a emanet ederek o yola baş koymuş Gazi'nin o günkü duygusunun bugün de farkında bugünde olacak bir başkanı hak etmiyor mu, Beşiktaş?.
-
Behçet Necatigil'in yaşadığı sokakları, bitirdiği okulları ve bu sokaklara yazdığı en az bir şiiri bize okuyabilecek bir başkan.
- Oduncular deyince odunluk anlamayacak bir başkandan bahsediyorum..
Yarın bir gün, bugünlerde kibar yeşil tel örgülerle çevrilen ama Ihlamur'un yeşil canı Ihlamur Parkı çevresinde bir imar ve yapı tezgahı karşısında bedenini uçurtma uçurduğu o park için ortaya koyacak yürekte, ıhlamur deyince bitki çayı anlamayacak bir başkandan bahsediyoruz.
- Vişnezade dediğinde reçel çeşidi anlamayacak bir Belediye Başkanı istemek hakkımız değil mi?
- Kuruçeşme gecekondularını film stüdyosu sanmayıp oraya 70 yılını vermiş insanların taleplerine bahaneler uydurmayacak, onların yıllara dayanan mücadelesinin içinde en azından bir çay içmiş başkandan bahsediyoruz.
-
Türkan Saylan'ın evi dediğinde bırakın evinin olduğu yeri bilmeyi,
Türkan Saylan'ı hatırlamakta zorlanan belediye başkanını hak ediyor muyuz? Oysa Beşiktaşlı Türkan Saylan'ın evini ezbere bilir.
- Osmanlı'nın Kaptan-ı Deryalarının ev sahibi Beşiktaş, deniz ile ilgili bir satır planı- projesi olmayan aday adayı afişleri ile dolu. Eee, tabii Beşiktaşlı, Şeref Stadı'nın havuzunda yüzme öğrenip, Boğaz'da yüzendir. Şimdi ise Boğaz deyince bademciklerini anlayan aday adaylarına kaldık. Neden?
Çünkü Beşiktaşlı adayımız yok.
- Çilekli deyince dondurma siparişi sanmayacak bir Belediye Başkanı istiyoruz. Çilekli deyince Beşiktaş (BJK) Kulübü'nün ve Karanfil Köyün tüm sıkıntılarını birlikte çözmeyi düşünebilecek bir Belediye Başkanı istiyoruz.
- BJK demişken bize sonradan Beşiktaşlı olmayacak, sırf şirin görünmek için "Ama yükselenim Çarşı" demeyecek doğuştan Beşiktaşlı Şeref Bey'lerin,
Baba Hakkı'ların,
Süleyman Seba'ların Beşiktaşlılık Duruş ve Değerlerine sahip bir Beşiktaş Belediye Başkanı istiyoruz.
- Beşiktaş'ta, ülkenin en iyisi gösterilen, 100 yılı aşmış geleneğe sahip eğitim kurumu sayısı 10'un üzerindedir. Bunlara layık bir öz Beşiktaşlı Başkan istiyoruz.
Bütün bunlardan yola çıkarsak, bize yaşatılan gülünç değil mi? Komik, hatta trajikomik değil mi?
Gelin Beşiktaş'ı, Beşiktaş Kültürünü ve ithal adaylar üzerinden bir seçim tercihi sonrasında bu dünyanın gözbebeği kente yaşatacağınız travmayı bir kez daha düşünün, Bay Kılıçdaroğlu!..
Mustafa Kemal'in mirası bu kenti incitmeyin.
***
Yazımı bitirdim, kaparken, bir mail daha düştü. Buyrun onu da okuyun ki, "Beklenen"le "Gelen"in farkını görün ve Kılıçdaroğlu'nun ne yapmak istediğini daha iyi anlayın..
"Dün Beşiktaş'ın Kılıçdaroğlu tarafından atanan adayı partinin ilçe binasına geldi.
Beşiktaş, Beşiktaş olalı böyle bir aday karşılaması görmedi. Pardon.. Bundan öncekinde de benzerini görmüştü.
Beşiktaşlı olmayan Bahçelievler, Bağcılar, Sefaköy, Erzincan Tanyeri Zuru köyünden zılgıtlar davul zurna eşliğinde otobüslerle gelenler, Çarşı ve Barbaros trafiğini hiçe sayıp kilitlediler..
Beşiktaşlılar merakla ne olacak şimdi diye beklerken aday konuşmaya başladı "Beşiktaş'ı iyi yapmaya geliyorum. Ben inşaatçıyım, turizmciyim." Bir Beşiktaşlı atıldı ve "Ne projeleriniz var" diye sordu.
"Beşiktaş'ı, sizleri iyi yapacağım, görürsünüz" dedi ve zılgıtlar davul zurna eşliğinde otobüslere binip ayrıldılar.
Mimar Sinan'ın,
Sinan Paşa Camii, gene Sinan'ın eseri Barboros Türbesi'nin sessizliğini bozamadılar..
Beşiktaş'ın Çarşı'ya gelen emeklileri, öğrencileri fısıltılarla "Bir beş yıl daha CHP mi" diye kendi aralarında konuştular,
"Bizi enayi mi sanıyor, emreden Kılıçdaroğlu?. Onun kölesi miyiz" dediler ve birbirlerine "Oy kullanmaya gitmeyeceğiz" sözü vererek sessizce dağıldılar.."