Nerdeyse 60 yıl önce bu yola birlikte çıktıklarımızdan Güneş Tecelli Kardeşim ara ara pazar günleri "Abuzittin'e Mektuplar" yazma sözü vermişti. Uzun bir aradan sona o mektup geldi işte..
O yıllar Ankara Yeni Gün'de, hafta sonları hayali bir dost Abuzittin'e o müthiş mizah üslubu ile mektuplar yazar, memleketin halini anlatırdı Güneş.. O mektuplar işte şimdi zaman zaman köşemizde..
***
Abuzittincim..
Ne kadar asık suratlı insanlar olduk kardeşim..
Yolda otobüste metroda gülen bir yüz, bırak gülmeyi tebessüm eden yok.
Herkes somurtuyor. Somurtkanlar ülkesi olduk.
Geçenlerde Rodos'daydım. Rodoslusu, turisti, İngiliz'i İtalyan'ı hep neşeliydiler..
Bizimkiler, ben ve eşim dahil orada da somurtuyorduk.
Acaba televizyonlarda bizim politikacıları seyrede seyrede mi bu hale geldik diyorum..
Ekonomi dersen Yunanistan'da da pek parlak değil.. KDV'leri yüzde 25.. "Komünistlere çalışıyoruz" diyorlar.. Bazı Yunan'lılara göre Çipras komünist... Politikacıların ağız dalaşından da bıkmışlar.." Çocuklarımıza kötü örnek oluyorlar" düşüncesindeler.
Her neyse.. Gerçekten politikacıların biraz güler yüzlü olmasında fayda var. Her zaman çatık kaş, bağırıp çağırmak, kaba laflar etmek hoş değil.. Hele son zamanlarda soru soran gazeteciyi haşlamak da moda oldu..
Eskiden de bi takım huzursuzluklar vardı ama bu kadar değildi.
Sana başımdan geçen bi olayı anlatayım..
50'li yıllar. Gazeteciliğe yeni başlamıştım..
Spor muhabiriyim!.. Yazı işleri müdürümüz
Öcal Abi.. Uluç.. Onlarca yazar, gazeteci, yüzlerce öğrenci hapse girip çıkıyor. Başbakan rahmetli
Adnan Menderes.. Seçimler yaklaşıyor..
Başbakan endişeli ve kızgın.
Benim çalıştığım gazete en sert muhalefeti yapan gazete. Yeni Gün...Hükümet kağıdını kesiyor, mürekkebini vermiyor.. Gazete o halde gene de çıkıyor.. Ama büyüteçle okumak lazım yazılar öylesine silik.. Yok satıyoruz..
Muhabir kadrosu da nerdeyse tam kadro içerde..
Öcal abi beni çağırdı, "Başbakan'ın
Kırşehir mitingi var. Sen izleyeceksin" dedi.
İyi de ben mesleğe yeni başlamışım, üstelik siyasetten hiç anlamam.. Öcal Abi suratımdaki şaşkınlığı görünce " Mecbursun, muhabir yok" diye ekledi.
Kırşehir'e gittim.. Kalabalık, alkış, kıyamet..
Ordan Mucur'a oradan Hacı Bektaş'a..
Bi soğuk bi tipi.. Adnan Menderes o havada insanların karşısında ceket ve ilmiği hafif gevşetilmiş kravatla konuşuyor. Hacı Bektaşlılar çılgınca alkışlıyor.
Biz muhabirler birazdan buzdan sütun haline gelmek üzereyiz.
Konuşmadan sonra gazetecilerle birlikte yandaki iki katlı hükümet binasına geçildi.
Ortada kocaman odun sobası güldür güldür yanıyor. Adnan Menderes, kendisine eşlik eden hükümet erkânı, hatırladığım kadarıyla Samet Ağaoğlu, Emin Kalafat, Sıtkı Yırcalı...
Baba gazeteciler Emin Karakuş, Güngör Yerdeş, Atilla Bartınlı, Cüneyt Arcayürek arada ben ve diğerleri sobanın etrafında toparlanmış çaylarımızı yudumluyoruz..
Bi ara Menderes'in gözü bana takıldı ve yanıma doğru yürüdü.
"Sen hangi gazetedensin bakım."
"Yeni Gün efendim "
"Seni daha önce hiç görmedim.. Çok da gençsin.. Nerede ağabeylerin?" "Efendim onlar hapiste.. bi ben kaldım.. beni gönderdiler.." Bi an sessizlik oldu sonra bi kahkaha patladı.
Kahkahayı patlatan Adnan Menderes idi. Başbakan yanağımdan bi makas aldı, etrafındakilerle sohbete devam etti..
Hey gidi günler hey.. Acaba şimdi genç bi gazete muhabiri ile bi bakan arasında böyle bi konuşma geçer mi, dersin, Abuzittinciğim.
Münasip yerlerinden öperim, kardeşim!.