Bana "Her gün bir gazete sayfası dolduracak konuyu nerden buluyorsun" diyorlar. Bir değil, on sayfa yazarım.. Bu kentin, bu sahipsiz kentin, her an, her köşesinden konu fışkırıyor..
Dün sabah işe geliyoruz.. Nispetiye Caddesinde, Levent Çarşısına giden kavşağın içindeyiz. Hemen yan şeritte giden arabanın sürücüsü dikkatimi çekti. Yüzü hafif bize dönük.. Sağ elinin işaret parmağını havada sallayarak bir şeyler bağırdığı halinden belli.
"Ercan'a mı kızdı" dedim. Mümkün değil.. O kendi şeridinde, biz kendi şeridimizde gidiyoruz. Birden gördüm..
Kulağına kordon gidiyor. Cep telefonunu kulaklıkla kullanıyor. Öyle olunca güya eli boşalıyor. Güya.. Çünkü öfkeli delikanlı sağ elini, hem de kavşak içinde direksiyon ve vites için değil, telefonda kime bağırıyorsa, ona işaret yapmak için kullanıyor..
Dünyadaki, tüm dünyadaki kaza sebeplerinin başında geliyor cep telefonu.. Sadece elleri meşgul ettiği için değil.. Telefonda duyduklarınız sizi dünyayı görmez bir öfke, ya da aldığınız haber, ani bir üzüntü, dehşet şokuna sokabilir. O sırada otobanda 120 ile gidiyorsanız?.
2000 yılında Singapur'a gitmiştim. Direksiyonda ceple konuşmanın cezası neydi bilir misiniz?.
Polis anında telefona el koyuyordu, bir.. Hemen orda, 4 bin Amerikan doları ceza kesiyordu, iki..
Hadi sıkıysa konuşsun, hele hele mesaj atsın bakalım..
Gazeteye gelince google'da, Singapur'a baktım gene.. 4 bin dolar aynen duruyor. Az görmüşler. Trafikte cep kullanmayı sıfırlamak için bir ceza daha eklemişler..
3 sene hapis.. Yanlış okumadınız. 3 sene hapis. Trafikte telefonun dünyada kaç cana mal olduğunu bilirseniz, can bedeli bu cezalar az bile gelir size..
Ceza hukukunda, cezalar bedel ödetmek değil, önlemek için konur esasta..
Koysunlar bakalım 4 bin dolar ceza ve 3 sene hapis, bir daha trafikte telefon görebilir misiniz?.
Sabah'ın önüne geldik.. Az sonra ineceğim.. Gene yanımızdaki araba.. Bu defa plakasına da baktım.
34 EU 2486!.
Arkada oturan delikanlı camı indirdi.. Elindeki izmariti yola fırlattı.. Hem de Sabah ve atv'nin önünde pervasızlığa bakar mısınız?.
"Ne yapıyorsun" diye bağırırken öfkeyle, bir daha indirdi, kapadığı camı.. Bu defa koca bir balgam attı yola..
Niye insanlar bu kadar pervasız, İstanbul niye dağ başı?.
Çünkü sahibi yok.. Çünkü bu kente sahiplenen yok..
Cezalar önleyici gücü sıfır olacak kadar komik. Onu da izleyip yazan yok..
Tükürdüğüne şükür..
Sabah'ın önüne çıkarıp işese (Affedersiniz) aldıran çıkmaz bu şehirde..