Geçen hafta yazdım, Beşiktaş Çarşı'nın simge esnaflarından Kaymak Ustası Pando'nun kaybını.
Okumuş, İsmail Ünal.. Beşiktaş'ın öz çocuğu eski Belediye Başkanı.. Mustafa Sarıgül, bugün görevden alınmış adamını getirmek için ayağını kaydırdı. Beşiktaş bugün kayyumda..
Neyse.. İsmail Başkan ki benim 1980'den beri yaşadığım Beşiktaş'ın en iyi üç başkanından biridir. Ötekiler Ayfer Başkan ve şimdi Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu.
Ünal Başkan bana "Sen kaymaklarını bilirsin. Peki kendisini bilir misin" dedi ve başladı anlatmaya Pando'yu.. Ne güzeldi anlattıkları..
"Senden ricam var Başkan" dedim. "Bunları yaz.. Okurlarım da öğrensin, Beşiktaş'ı, Çarşı'yı ve Pando Usta'yı..
Üç gün sonra bu mail geldi.. Buyrun..
***
Beşiktaş, Megaralılardan (Milattan 650 yıl önce kralları Bizas'la Bizansı kuranlar) bu yana İstanbul'da kültürünün üzerine kültür ekleyerek bugünlere gelmiş emanetimizdir.
Beşiktaş'ın bu kültürel değerlerinin kendini bulduğu yerler pek tabii ki meydanlarıdır. Beşiktaş Köyiçi (Çarşı),
Ortaköy, Bebek, Levent, Konaklar meydanlarından o semtlerin sokaklarına açılırsınız ve her sokakta ayrı bir kültürel değer, kimlik ve özellik sizleri kucaklar.
Tüm bunlar geçmişten gelen yaşanmışlıklarla damıtılmış, bugün özenle korumamız gereken semt kültürümüzün ta kendisidir.
Örnekleri düşünürken Bebek'te Bebek Badem Ezmesi (Sevim abla)..
Ortaköy'de Ertekin ve deniz kıyısındaki çayhanelerimiz, kumpirciler ve cumartesi, pazar günleri kurulan el emeği, göz nuru sanat eserlerinin sergilendiği alanlar, sahaflar.
Köyiçi'nde (Çarşı), balık pazarı, ara sokaklarda birbirinden ayrı lezzetler, Recep Amcanın Beşiktaş köftecisi, Soydan turşucusu, Kazan Birahanesi, 7-8 Hasan Paşa Fırını, Elektrikçi Yılmaz Abinin dükkan önü muhabbetleri ve Kaymakçı
PANDO, Beşiktaş'ın kimlikleridir.
Bu tarihi mekanlar ve dükkanlar yaşanmışlıkları, anılara kattıkları renklerle başka şehirler ve ülkelerden gelen turistlerin uğrak yerleridir. Beşiktaş'a hem ekonomik hem tanıtım olarak değer katarlar. Bu dükkanlar ve meydanlar yaşantımızın ketum sırdaşlarıdır. Bazen ilk tuttuğumuz elin, ilk öptüğümüz yanağın, deplasman öncesi ayazda ayakta otobüs beklediğimiz, bazen desibelleri aşan Beşiktaş Sevdamızı haykırdığımız yerlerdir.
Bebek Badem Sevim abla, ünü Beşiktaş'ı aşmış enfes bir tadın dükkanıdır. Badem onun elinde kendini bulur hatta kendinden geçer.
Yıl 2004: Bebek Badem Ezmesi dükkânın içindeki koltuğun üzerinde kimseyi rahatsız etmeyen çok güzel bir kedi oturmaktadır. Kısa süreli bir yaz tatilinde bulunduğum sırada telefonum çaldı, arayan Sevim Abla.
"Başkan, Başkan. Senin zabıtaların dükkânda bir kedi barındırdığım için bana ceza kesti, çok üzüldüm tansiyonum yükseldi ve hastaneye kaldırıldım.
Ben yumuşak bir üslupla alttan almaya, Sevim ablaya, sevimlilik yapmaya çalıştım. "Geçmiş olsun" falan deyip özür dileyerek telefonu kapattım.
Hemen ilgili birime ulaşıp, kesilen cezayı ödeyerek, bulunduğu hastaneye bir çiçek ve ceza makbuzunu gönderdim. Hata yapmıştık. O müşterilerinin sorumluluğu yılları aşmış, o kedinin en ufak bir sorununa bizden önce müdahale edecek kadar titiz biriydi, çünkü.. Bebek'in simge ismiydi. Sevim abla sonrasında beni arayarak teşekkür etti. Ayrıca bana bir zarfın içinde kendi yatırmış olduğu makbuzu da gönderdi. Bugünlere ulaşan müthiş dostluğumuz hala devam etmektedir.
Bu hafta kaybettiğimiz
PANDO, üçüncü kuşak olarak o dükkânda kimliğini sürdürmüştü. Atatürk'ün Akaretler'de annesine uğradığı zamanlarda,
Pando'nun dedesinin Atatürk'e kaymak gönderdiği, hatta Ata'ya bizzat hizmetleri hala konuşulur.
2012 ortalarında Pando'nun dükkânının da bulunduğu ada bir firma tarafından satın alınmıştır. Burası tarihi bir bölgedir. Kültür ve tabiat varlıkları koruma kurulu tarafından onaylanacak proje ile uygulama yapılması gerekmektedir. Girişimci firma bir heyet olarak ziyaretime geldi. Kendilerine benim için öncelikli olan çarşının değerlerinin kaybolmaması gerektiği, bu adada en önemli değerin Pando'nun yeri olduğunu, ada içinde onların uygulayacağı projeye kültürel olarak katkı verilebileceğini anlattım. Çarşının çoğunluğu iki katlı binalardı. Bunların cephelerinin kültürel değerlere bağlı renklendirme yaparak projelendirilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü çarşının dokusunun korunmasından yanaydım. Girişimci firma konuya sıcak baktı. Bu istek kent kültürü adına istenen bir anlayıştı.
Ben başkanlıktan ayrıldıktan sonra, 2015- 16 yıllarında Pando oradan ayrılmak zorunda bırakıldı.
İnanın çok üzüldüm. Çocukluk anılarımızdan bir yaprak döküldü. Gözlerimizden yüreğimize de işlemiş bir kültürümüzü daha kaybettik. Gençliğimizde hafta sonları Kabataş Erkek Lisesi yatılı öğrenci arkadaşlarımızla yaptığımız kahvaltılardaki kahkahalarımızı, semtte kiracı olarak oturan üniversitelilerin, sabahları sıcak ekmek, sıcak süt eşliğinde ballı kaymaklı kahvaltılarını, öğrencilere ilham kaynağı çalışkan Pando'yu çok özleyeceğiz.
"Kahvaltı yapan her çocuğa bir ihtiyacınız var mı" diye soran ve hiç kimse bilmeden bir o kadar gencin kahvaltısını yaptıran asil, o yüce ruhlu
PANDO'muzu unutmayacağız.
Beyoğlu'ndan bir örnek verecek olursak, İnci Pastanesi'nin ilk dükkanındaki Luka Zigoris Ustanın da böyle olduğu anlatılır. Profiterol yiyen ve o kalabalıkta hesabını ödemeyen kaçan öğrencileri bilip ses etmeyen esnaflardır, o insanlar.
O yüzden yerini taşısa da bu kurumlar hep yaşamalıdır, yaşatılmalıdır.
Geçtiğimiz hafta hayata veda eden Pando'nun cenazesine gittiğim zaman Feriköy Bulgar Kilisesi'nde eşi ve iki oğlunun yanında; tam bir esnaf ve semt dayanışması vardı. Beşiktaş Semtliliği bu demekti.
Beşiktaş Kasabı Nazif, Elektrikçi Yılmaz Abi, Beşiktaş Köftecisi Recep Amcanın çocukları, Köyün büyükleri Mete abi, Hüseyin Balto, Eczacı Kemal, Çiçekçi Mustafa, Haluk Yeter,
Süleyman Seba yönetimlerinin Efsane yöneticisi Tahsin Akıncı ve Beşiktaş'ın bütün esnafının kilisenin bahçesini doldurması gözlerimi yaşarttı.
Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan değerlerden birini daha kaybettik. Bu semt her değeri ile bizim ve her ölümle hafızasından bir bölümü kaybediyor..
PANDO Usta, yıllarca sattığı sıcak süt gibi bembeyaz ve sıcak bir insandı.
Huzur içinde, dinince dinlensin.