80'li yıllarda, BMW, yeni çıkan "7" serisini dünyaya tanıtmak için bir kampanya düzenlemiş ve tüm dünyadan yazarları Portekiz'in Algarve bölgesinde toplamıştı. Bir gurup Türk gazetecisi, biz de ordaydık, davetli olarak.
Algarve, Portekiz dilinde "Batı" demek.. Arapça "El Garp"ten geliyor. Portekiz dilinde A ile başlayan bütün sözcükler Arapça'dan gelirmiş meğer, orda öğrendik.
Algarve iklim ve yerleşim şekline dek, bizim Antalya bölgesi.. Dizi dizi tatil köyleri. Bunların birinde BMW yer ayırtmış. Hepimiz ordayız.. Mevsim sonbaharın ortası.. Deniz ve güneş mevsimi bitmiş yani.. Ama bizim tatil köyünde de, sonra bize tahsis ettikleri 735 modeli ile Algarve'yi dolaşırken gördük ki, orada hâlâ turistler var.. Hem de zengin turistler..
Niye gelmişler?.
Golf oynamaya..
Orda keşfettim ki ilk, Golf bir tatil yöresinde turizmi 12 aya çıkarıyor. Kesintisiz hale getiriyor. Hem de golf oynayan zenginler, aileleri ile geliyor ve bol para bırakıyorlar.
Döndüm ve Sabah'ta Golf Turizmini yazmaya başladım. Deniz ve kuma dayalı, havalar serinleyince biten Turizm yerine, Kemer'den Side'ye o dünya güzeli Türk Rivierası'nda mevsimi 12 aya çıkarmanın sırrını anlatmaya başladım. Daha sonra gittiğim İrlanda turizmini de 12 ay yaşatan Golf'tü..
Kaliforniya'yı hatırladım. 1976'da ilk defa gittiğimizde, girdiğimiz de luxe İtalyan Restoranın masasında bir uyarı var, San Fransisco'da.. "Eyaletimizdeki su sıkıntısı yüzünden masalara sürahi ile su konmamıştır. Suyunuzu garsondan bardakla isteyebilirsiniz.."
Ertesi gün karadan yola çıktığımızda, yan yana sıralanmış onlarca golf sahasının, otomatik fıskiyelerle nasıl saatlerce sulandığını görmüştük. Lokantada masaya sürahi yok, ama golf için tonlarca su var..
Ne dediğimi anlayan çıktı. Zamanın Golf Federasyonu Başkanı. Elinde bir dosya ile beni ziyarete geldi. "10 yılda 100 golf alanı" gibi bir sloganı var, dosyanın..
"Bunu başarman için ben ne lazımsa yapar, destek olurum.. Başardığın gün de elini öperim" dedim..
Uzun süre sık sık aradı beni.. Antalya'daki de Luxe oteller, golf klüpleri kurup, THY'nin de desteği ile oralarda uluslararası turnuvalar oynanmaya başlayınca da kayboldu ortadan. Bir selam bile yollamaz oldu. Şimdi hâlâ o mu başkan, bilmiyorum.. Beni kullanıp, kendine paye mi çıkardı?. Umurumda değil.
Beni ilgilendiren, ülkem.. Ülkemin insanları..
Çarşamba öğleden sonra evde, divana uzandım. Gazete okuma saatim ya.. En üstte The New York Times var.. Onu aldım. Alırken, en arka sayfasında çarpıldım..
Tam sayfa bir ilan "Gold Standard" başlığı var dev harflerle.. Altın Standart yani. Alttaki yazıda "Antalya'da Turkish Airlines Open'da, dünya klasında oyunculara katılın. Orada dünya çapında golf var" diyor..
"Nereden nereye" diye düşünürken gözlerim yaşardı mutluluktan.. Benim de bir tuğlam vardı çünkü, eserde.. İlk golf kulübü çalışmaları yapılırken, başta Milliyet tam sayfayı kaplayan resim ve haberlerle "Antalya'da yeşil katlediliyor" diye yazmıştı gazeteler.. Golf'ün asıl ve ebedi yeşil olduğunu bilmeden karşı çıkmıştı, cahiller.. Nasıl savaşmıştım onlarla da, gene bu sütunlarda..
İşte şimdi, o yemyeşil sahalarda New York Times'e kapak olacak hayat vardı.
Tam sayfa reklama bakarken, asıl sürprizin içerde olduğunu bilmiyordum..
The New York Times, gazetenin tam ortasındaki iki sayfasının tümünü Turkish Open'a ayırmıştı.
En tepede "Turkish Open" diye başlık koyarak sayfalara..
Adam Shupack imzalı yazı "Golf, futbol çılgını ülkede, en hızlı gelişen sporlardan biri" alt başlığı taşıyor ve yıllar önce Tiger Woods'un iki kıtayı birleştiren köprüde yaptığı vuruşla başlayan tarihi anlatıyordu. Yazının üzerinde helikopterle çekilmiş ve panoramik yöre fotoğrafı vardı. Resimaltında "Antalya golf sahalarının çok yoğun olduğu bir Akdeniz kentidir" diyordu.
Ayni yazarın ikinci sayfadaki yazısı ise "Güvenlik olağanüstü" başlığı taşıyordu.
Yazar, Antalya yöresinin nasıl bir sahil, kum, güneş ve tarih hazinesi olduğunu anlatırken, uçakların gelişten dönüşe kadar nasıl güvenli olduğunu, golfçülerin güvenliklerini de kişisel badigardların (Yakın Koruma) sağlayacağını anlatıyordu..
"Antalya'da yeşil yok ediliyor" dan, The New York Times'da iki sayfa anlatılan "Antalya ve Golf"üne..
Çorbada hem de nasıl tuzu olan ben, gururlanmayayım, gözlerim yaşarmasın da ne olsun?.
Golfün adı sanı yokken, kapımdan ayrılmazken, işi bitince, selamı sabahı kesip, turnuva bültenini bile göndermez olan Federasyon Başkanı'na (!) selam olsun, ne olacak!.
Senin uyuz bülteninden değil, The New York Times'dan izliyorum ben, olanları!.