Betül Demir'le aile dostu sayılırız.. Mesela her Muharrem ayında annesi bana özel aşure pişirir. En sevdiğim tatlıdır ama, şeker hastalığı.. Annesi bana şekersiz yapar işte, doya doya yiyeyim diye..
Telefon edip "Hıncal sana yeni albümümü kendim getireceğim" deyince tereddüt ettim bir.. Ama "Getirme" diyemedim..
Niye istemedim getirmesini.. Çünkü bu albüm dolayısıyla gazetelerde çıkan haberlerde, o dünya anlamlısı, dünya çekicisi yüzü, bembeyaz bir maskeye dönmüştü. İfadesiz, donuk bir botoks yüzü..
Betül kapıdan girdi ki, eski Betül aynen..
"Kız bu fotoğraflar ne" dedim.. "Fotoğrafçılar fotoşopluyor" dedi..
"Niye engel olmuyorsun?.
"Çünkü gazeteler öyle istiyormuş.."
Plağın kapağında da Betül yok.. Birbirine benzeyen 1 milyon kadından biri var.
Dünyanın masrafı ile yapılan albüm kapağının içi de rezillik. Yaratığın biri mastürbasyon yapmış. Tek kelime okumanın imkânı yok. Geçin şarkı sözlerini, besteci, aranjör kim onu bile seçemiyorsun..
Ama hemen her albüm böyle.. Kalmış mastürbatörlerin eline.. Onların da umurunda değil, o iç kitapçığın işlevi.. "Vay ne güzel görünüyor be.." diyorlar kendi kendilerine ve boşalıyorlar.. Bu mastürbasyon için tonla para alıyorlar, bir de..
Bu sanatçıların meneceri yok mu?. Ya da eşek yükü ile para verdikleri mastürbatörlere "Ulan tatmin olma.. İşe yara" demeyi beceremiyorlar mı?.
"Esas Duruş" adlı albüm cıvıl cıvıl bir yaz cd'si.. İnsanın içini kaynatan disko parçalarından oluşmuş..
Ben en çok "Anlat, anlat"ı sevdim..
Ama bu yaz albümünde isterdim ki, batan güneşi eller belde seyreden iki sevgilinin de o sırada dinleyeceği iki romantik parça olsun.. Betül'e çok yakışırdı..