Ahmet Selçuk İlkan üstat, Ömür Gedik kardeşime "Harcamadığın para, kullanmadığın ev, dokunmadığın sevgili, değerlendirmediğin zaman senin değildir.
Hayat aslında bir limondur ama onu limonata yapmak senin elinde" demiş.
Ömür de diyor ki köşesinde "Limon tadındaki hayatımı limonataya çevirmeye niyetliyim!." Okurken hatırladım..
Yıl 1958.. İlk defa Bulgaristan'a gittim.. Milli maç vardı.. Sofya'da, Bulgaria Otel'de kalıyoruz. Restorana çıktım, bahçeye.. Bir çorba istedim.
Geldi.. Garsona "Limonunuz var mı" dedim.. "Geçmiş olsun, rahatsız mısınız" dedi..
Düşünebiliyor musunuz?.
Türkiyemde, "Laf" dahil her şeye sıktığımız pazarda o zaman 3 tanesi 5 kuruşa satılan limon Bulgaristan'da nerdeyse reçete ile hastalara veriliyor sadece..
Niye?. Bulgaristan'da hele o Rusya'nın uydusu devlette limon ve türleri nerdeyse yok. Olan da hastalara veriliyor..
Niye hastalara?.
Limon gerçekten ilaçtır çünkü..
Kilis'te anneannem, yazları köye gittiğimde babaannem, midemi bozunca nane limon kaynatırlardı.
Üşüttüm mü de, bol limonlu tavuksuyu çorba..
Yani Sevgili Ömür, Bir.. Limon lezzettir. Katıldığı her şeye tat verir, laf hariç.
İki.. Limon ilaçtır. Pek çok hastalığın hemen iyileşmesine büyük katkı sağlar.
Limonata ise, başta şeker içine katılan doğal olmayan maddeler yüzünden, hatta zararlıdır.. (Bunları yanındaki Doktor'a sor istersen..) Sen "Çaya çorbaya limon" diye bağıran pazarcıyı dinle.. İlkan üstada uyup, sakın hayatını limonataya çevirme!.