Perşembe gecesi eve geldim.. Her zamanki gibi "Ne var, ne yok" diye NTV'yi açtım.. Ekranda iki sevdiğim arkadaşım İsmet Berkan ve Mehmet Tezkan.. İkisi de spordan yetişme.. İkisi de iyi gazeteci, ikisi de iyi yorumcu.. Oğuz Haksever'in yönettiği programın konukları..
Konu Arda!. Böyle güncel bir konu.. Böyle iyi seçilmiş konuşmacılar..
Oturup izlemem gerek değil mi?.
Hayır!.
Anında kapattım ve gazetelerime daldım..
Neden?.
Çünkü erkanda bir tartışma programı yok, verilmiş bir hüküm var!.
Ekranın altındaki kocaman yazı aynen şöyle..
"Arda'nın gazeteciye saldırması ve sonrası değerlendiriliyor!."
"Arda'nın Bilal Meşe'ye değil, "Gazeteci"ye saldırması diye hem de hüküm verilmiş bir defa..
Olayın asıl tartışılması gereken yanı "Sonrası" değil, "Öncesi"ydi.. "Sonra" ne olabileceğini tartışmak için "Önce"yi iyi bilmek gerekmez mi?.
Peki bilen var mı?. Gerçeği tümüyle bilen var mı?.
Ben İsmet ve Mehmet'in yerinde olsam, bu "Peşin hükümlü" başlık altında konuşmayı reddederdim..
"Her şey meydanda.. Öncesi ne" diyenlere cevabım, yarın geceki Kosova maçından sonra.. Yıldırım Demirören'in tek haklı olduğu nokta burası.. Türkiye için çok önemli bir maç öncesi, yangına körükle gitmenin alemi yok!.