Sonunda bu da oldu.. Aslında ben çoktandır bekliyordum.. Bu kentin güya sahipleri, Valisi, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü, halkın her gün, her saat, her yerde eşek yerine konmasına, yazılan yazılara, sayfalara konan fotoğraflara, en sert eleştirilere rağmen, aldırış etmez olunca, İstanbul, kendini "Uyanık" sanan, hayvanların elinde dağ başına dönünce, halk nihayet isyan etti.. Kendi hakkını, kendi gerçekleştirmek için sokağa çıktı.
Buna hukuk dilinde "Bizzat ihkak-ı hak" diyorlar.. Mecelle'den beri gelir. Mecelle'den beri de, yasaktır. Hakkınızı bizzat almak için hukuk dışı yollara başvuramazsınız. Hak, hukukla elde edilir. Hukuk zaten, "Haklar" demektir.
Olayı biliyorsunuz. Geçen hafta sonu gazeteler yazdı.. Barbaros Bulvarı'nda kaldırıma, yani halkın özel yürüme yoluna park eden lüks otomobillerin üzerine, sprey boya ile "Park edilmez" işareti boyamışlar..
İyi etmişler!. Elleri dert görmesin..
Bunu "Hukuk okumuş" ben söylüyorum.. "Bizzat ihkak-ı hak olamaz" diyen ben..
Çünkü insanoğlunun da bir sabır sınırı var..
Bu şehrin sahibi olması gereken Vali, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü ve kadroları ortalarda görünmez, tüm yollar, bu maganda hayvanlara teslim edilirse, orda düzen kalmamış demektir. Düzen kalmayınca da "Gücü yeten" hukuku başlar. Anarşi ve terör başlar..
Bu daha başlangıç Uyarı.. Yakında, yıkamakla silmekle çıkacak boyalar yerine, daha tahrip edici "Çizme"ler başlar.. Sonra..
Allah göstermesin, sonra neler olacağını..
Buradaki "Sonra" lafım aslında İstanbul Valisi'ne..
Bu işe el koymazsa, "Sonra"nın tüm sorumluluğu onun olacaktır, çünkü..
Olayı yazan Mevlüt (Tezel) "Eline sağlık" başlığı altında "Ortalıkta ceza kesecek polis de olmayınca, bu magandaların yaptıkları yanlarında kâr kalıyor" demiş.
Hangi polis yok Mevlut, hangi polis yok?.
Barbaros Bulvarı'ndan sabahtan akşama geçen ekip sayısının haddi hesabı yok aslında.. Ama hiçbirinin umurunda değil.. İşin korkunç yanı bu..
Gözleri önünde sabahtan akşama işlenen trafik cinayetleri, trafik polislerinin umurunda değil.. Onlar sadece magazin medyasında yer almak için, paparazzilerle işbirliği yaparak, ünlülere alkolmetre üfletmeyi bilirler. Ötesi palavra.. Öyle palavradır ki, arabasını o kaldırıma park eden yaratık gün boyu orda dursa ceza yemeyeceğini, arabasının çekilmeyeceğini bilir.. Yıllardır öyledir çünkü..
Polis niye umursamaz?.
1- Umursamasını isteyen, onları denetleyen, ara sıra hiç değilse ana caddeleri dolaşıp "Bunlara niye seyirci kaldınız" diye hesap soran amirleri yoktur. Bu şehri yönetenler, klimalı makam odalarından çıkmazlar.
2- O lüks, o milyonluk araba kim bilir kimindir?. O kim bilir kim, vilayette, Ankara'da kim bilir kimleri tanıyordur?. Gözünü açmanın ödülü yoktur ama, kapadın mı, bir yığın beladan kurtulur, mesela sürülmezsin..
O zaman Ey İstanbul Valisi söyler misin, İstanbul Halkı, "Bizzat ihkak-ı hak"ka kalkışmayacaktır da, ne halt edecektir?.
Bi ses versene?.
Vermeyeceksin biliyorum, bugüne dek yaptığın gibi, susup oturacak ve "Sonra"nın sonunu bekleyeceksin!.
(Benim bildiğim Vali, o kaldırıma park etmiş lüks arabaları soruşturup onlara ceza emrini vermez, mobese kameraları ile boyayanların peşine salar polislerini ve hepsini buldurup gözaltına aldırır.)