İlyas Tüfekçi, futbolculuğu döneminde tanıdığım, çok sevdiğim, çok iyi arkadaş olduğum biri.. Kızı İlkin adeta elimize doğdu. Öylesi..
Ama hep yazarım. Hep bilirsiniz..
İnsanlar arasındaki en büyük mesafe zaman..
Yıllar araya gelince insanlar gözde değil, akılda kalır oluyorlar..
Şairin dediği gibi hani..
"Orda bir dost var uzakta.." Hasta olduğunu duyunca tereddütte kaldım. Hayalimde o eski canavar hali ile mi kalsın, yoksa yatağa düşmüş, serumlara, makinelere bağlanmış görüntüsüyle mi?.
Sonunda sevgi ve hasretim baskın çıktı.. Kalktım gittim. Kapıda artık koca kız, dizilerin sevilen oyuncusu İlkin karşıladı.. Ayağımıza peluşlar, ağzımıza maske taktık.. İlkin'in işaret ettiği odaya girdim ki, İlyas yatağına yarı oturmuş, önündeki bilgisayara bir şeyler yazıyor.
İlkin "Sürpriz olsun" diye söylememiş..
Beni görünce "Ooo!.. Hıncal Ağbi" diye bağırmaz mı?.
Yahu o yüz, seneler önce bıraktığım yüz.. Yani şakaklardaki kırları saymazsanız ayni İlyas.. Kırışık bile yok.. Konuşuyoruz, saati bulduk nerdeyse.. Benim hatırlamadıklarımı o hatırlıyor..
Pozisyonları, "Pası kim verdi"ye dek anlatıyor..
Ben ona moral olsun diye gittim ya, o bana moral verdi iyi mi?.
Bomba gibi çıktım dışarı.. Bomba İlyas, beni de bomba yaptı..
Onu üzen tek şey, dostların, yakınların vefasızlığı..
Yapmayın dostlar.. Etmeyin..
Hele bugün futbolun en büyük makamlarında oturanlar İlyas sizin çocuğunuz, kardeşiniz..
Bir telefonu olsun esirgemeyen..
Bu savaşta onu tek başına bırakmayın..
Hadi hemen.. Bugün, bu saat!.