Erdal Beşikçioğlu'nu severim. Yıllar evvel Beyaz Gölge'nin hızlı izleyicisiydim. Sonra ondan mülhem Tarık Akan'lı Koçum Benim'in tiryakisi oldum. Ne gençler kazandırmıştı TRT'nin o dizisi..
Günümüzün o feci yayıncılık anlayışı içinde hiç dizi izlemiyorum biliyorsunuz. Bu iki geçmiş dizinin ve Erdal'ın hatrına Efsane'ye bir bakmak istedim.
Kaydettim.. Kayıt 170 dakika iyi mi?. Üç saat nerdeyse.. Haftada bir buçuk film çekmek demek bu.. İnsan haklarına aykırı..
Bastım düğmeye.. Anlaşıldı nasıl 170 dakika olduğu.. 30 saniye sürecek bir sekans, sakız gibi on dakikaya uzatılmış.. Sonu başından belli diyaloglar.. Biri bir yere gidecekse bütün yolu yürümeler.. Uzun uzun bakışmalar..
Yani televizyonda hele, her şey demek olan tempo mafiş..
Ama başta Erdal öyle güzel oyunculuk, öyle iç içe akan öyküler var ki, adam gibi çekseler, Amerika bayılarak gösterir..
Elimde kumanda, hızlandırarak ve reklamları atlayarak izleyince, bir saate indiriyorum bölümü.. Bir şey de kaybetmiyorum. Hiç geri almadım bugüne dek "Yahu bu neydi" diye merak ederek..
Dedim ya, oyuncuların hepsi iyi seçilmiş, iyi yönetilmiş. Minik Leya Kırşan'dan Erdal'a tabii, hepsi çok iyi.. Hele bir Cem Yiğit Üzümoğlu var.. Adını çok duyacağız!.