Bak Alp Yalman!. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi başkanlarından biri, bana sorarsan birincisisin ama adına kara çaldın.. Tamam!. 40 yıllık dostun beni sattın o da tamam..
Ama uğruna nerdeyse bir canını vermediğin Galatasaray'ının Suudi Arabistan'da düştüğü halleri izlerken, için hiç yanmadı mı?. Ağlamaklı olmadın mı?.
Bu durumların sorumlusu olarak, vicdan azabı, utanma gibi duyguların da mı olmadı?.
Bu "Yöneticililiğin 'Y'sinden mahrum "Utanç Üçlüsü"nün, bugün senin sayesinde orada oturduklarını ve kulübü rezil etmeye nasıl devam ettiklerini pazartesi gecesi izledin değil mi?.
Dursun Özbek denen, hayatında bir gün spor kulübü yönetmemiş otelcinin işi nerdeyse bitmişken, ona nefes aldırmak, vakit kazandırmak için futbol şubesinin başına geçmeyi kabullendin. Ama her nedense "Ben sorumluyum" deyip ortaya çıkmayı istemediğinden, çanta taşıma dışında idarecilik yapmamış birini, kuklan olarak Florya'ya yerleştirdin. Otelci Başkanın kardeşi Mehmet Özbek'in de resmi Futbol Yöneticisi olmasına "Peki" dedin.
Sonra Mehmet'le, Kuklan, Başkan Özbek'in kumpası ile, bir araya gelip, senin adını çizdiler. Kararları onlar almaya başladılar.. Çok iyi biliyorlardı ya işleri..
Sen gene sustun. Başından beri her rezilliğe sustuğun gibi..
Ve de susmaya devam ediyorsun..
Senin bunları yapacağını, bu hallere düşeceğini, en yakın dostlarını satacağını rüyamda görsem inanmazdım.
Yaptın.. Sustun..
Seni sattılar bu defa.. Gene sustun..
Peki, o utanç gecesinden, o bu ülkede tarih yazan Galatasaray'ın yaşadığı o rezil pazartesiden sonra hala susmaya ve Özbek Kardeşlerle, adını bile anmak istemediğim "Sen kimsin" dediğim zata kalkan olmaya devam edecek, yani hala susacak mısın?.
Sevdiğin Galatasaray adını yerlerde sürünür hale getirdiler..
Artık ortaya çıkıp, başından bu yana her şeyi anlatma zamanı değil mi?.
Beni sattın, Alp Yalman adını sattın.. Bari Galatasaray'ı satma Alp!.
Çık ve konuş!.
***
Galatasaray, devre aralarında, hazırlık maçları için Real Madridler, Arsenaller'den davet alırdı. Dünyanın en büyük takımları ile oynardı.
Derwall'den sonra Avrupa takımlarına resmi turnuvalarda da kafa tutmaya başladı.. Yenmedik takım bırakmadı.. Şimdi futbol dünyasında adı olmayan ülkeler dışında arayan yok..
1999- 2000 sezonunda, iki İtalyan, iki Alman, iki İspanyol, iki İngiliz takımını geçerek, yani Avrupa'nın en kuvvetli liglerinin liderlerini eleyerek UEFA Kupasını, ardından, Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid'i yenerek Avrupa Süper Kupasını müzesine koydu. Ki o tarihte bu kupa henüz Real Madrid'in müzesinde yoktu. Galatasaray Süper Kupayı Real'den önce aldı.
Hele o "Zafer Yılı"ndan sonra, Galatasaray özellikle İslam Dünyası'nın Batı'ya karşı gururu, kahramanı, simgesi, sembolü oldu.
..ve Araplar, rüyalarının takımını, pazartesi gecesi şaşkınlık içinde izlediler..
O kahramanları, o gururlarının nasıl ahı gitmiş vahı bile kalmamıştı, gördüler..
Sahada giydikleri formaya ihanet eden ruhsuz, amaçsız adamlar dolaşıyordu. Bir iki kişi kendi başına, kendi keyfine oynuyordu. Çünkü ortada takım diye bir şey kalmamıştı..
Galatasaray kalkan olduğun "Acizler Yönetimi" yüzünden "Takım" olmaktan çıkmıştı, Alp!.
Kulübün başında başkan, yönetici yoktu. Onlar olmayınca, sahanın kenarında "Hoca" da yoktu. Riekerink denen futbol cahili, sıfır otorite adam.. Yanında arkadaşın diye senin yerleştirdiğin, bir başka futbol cahili, Galatasaray camiasının en sevilmeyen adamı Ayhan mı, onlara "Takım ruhu" fizik ve moral kondisyon verecekti?.
Sabri bile koşmuyor, yürüyor, Bruma kendisini sahanın ve topun sahibi sanıyor, ama kenardaki Cahiller İkilisi, bön bön bakıyordu.. Anlamadan.. Okumadan.. Müdahale etmeden!.. Tarihin en "Rezil" Galatasaray'ına baktılar sadece..
Çünkü sadece işi bilmeseler iyi, otoriteleri de yoktu ki.. Sahadaki herkes, futbolu onlardan iyi bildiğine inanırken, ne otoritesi olacaktı ki?.
Canı sıkılan oyundan çıkıyordu.. Öylesi.. Sneijder devre arasında "Ben yokum" demişti. Selçuk, göstere göstere "Beni al" dedi ve çıktı..
Galatasaray o sırada, adını kimsenin bilmediği bir takıma, 3-0 mağluptu ve adamlar her geldiklerinde gol pozisyonuna giriyorlardı. Çünkü mücadele eden yoktu.
Tarih yazan Galatasaray forması utanç verici duruma düşmüştü.
Mesele yenen üç gol değildi. Takımda mücadele eden yoktu.
Niye yoktu?
Tekrar edeyim mi, Alp?..
Çünkü o takımın başında "Galatasaray nedir, kimdir" bilen tek yönetici yoktu. Dursun Özbek ve onun acemiler mangası için Galatasaray adı ne ifade ediyordu ki?.
O takımın başında Teknik Yönetim de yoktu..
O zaman, aldıkları bol para ile lüks araba koleksiyonu yapan ve sabahlara kadar eğlenceleri ile magazin basınına malzeme olurken, yorgun, baygın adaleleri, çıt pıt sakatlanan futbolcuları kim toplayacak, onlara Galatasaray formasının değerini kim anlatacaktı, Alp?.
Florya'daki Hayalet, sen mi?:
***
Hala susacak, hala saklanacak, bu utanca hala ortak olacak mısın Alp!.
Onlar sana ihanet ettiler..
Sen Galatasaray'a ihanet etme!.