Duydum, inanmadım.. Okudum, inanmadım. Yazıyorum şimdi, hala inanmak istemiyorum..
Dünya çapında bir sanat eserini, biz İstanbullular, bir avuç bölücüye, parçalayıcıya, zorbaya feda etmişiz.. Belediye Zabıtası da, kültürden, sanattan değil zorbalardan yana çıkmış..
Ahmet Güneştekin, dünyanın en büyük sanat galerilerinden Malborough'ya kabul edilmiş, yani "Tescilli" bir sanatçımız. Konstantiniyye adlı dev eseri, geçen yıl, dünyanın en büyük sanat fuarlarından Venedik Bienali'nde aylarca sergilenmişti.
Ahmet, bu dev eseri İstanbul'un tarih boyu sahip olduğu onlarca ismi, inci gibi işleyerek, büyük bir sabır ve hünerle yaratmıştı.
İstanbul'da bir AVM, "Bu harika eseri benim insanım da görsün" demiş ve avlusuna dikmiş.. Zorbalar basmış iyi mi?. "İstemezük" diye kazan kaldırmışlar iyi mi?. Ve de Belediye Zabıtası gelip "Kaldırın" demiş, iyi mi?.
Şimdi senin yerel yönetimin, hem de İstanbul'da bir avuç zorbaya boyun eğerse, bu ülkede terör nasıl biter, söyler misiniz?.
Zorbalar "Konstantiniyye" adına bozulmuşlar..
Yahu, "Konstantiniyye" bu kentin onlarca tarihi ismi içinde en Türkçe olanı.. Çünkü, adı Konstantinopolis olan kent, Fetih'ten sonra Osmanlıca yapılmış ve Konstantiniyye olmuş.. Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar da bu isim kullanılmış.. Pullarımızda yazılmış. Bugün hala alınıp satılan altınlarda Konstantiniyye yazar.
O zorbalar bilmez mi ki, aslında İstanbul Türkçe değil, Grekçedir ve bu adı ona, Marmara yöresinde yaşayan Rum halkı, daha Osmanlı kurulmadan vermiştir.
"Polis, Yunanca "Kent" demektir. "İstan" ön eki de "e.." ekidir, bizde..
Yani "İstanpolis, giderek İstanbul", "Kente" demektir..
Zamanın Rum ahalisi, "Nereye" diye sordular mı, civardaki tek kent orası olduğu için adını söylemez, "Kente" derlermiş. Yani Grekçe "İstanbul!."
Resmi adı, "Konstantinopolis/ Konstantin Kenti" , Osmanlı fethedince "Konstantiniyye" iken halk ısrarla "İstanbul" demeye devam edince, o isim yerleşmiş.
Hadi, İstanbul'a da "İstemezük" deyin zorbalar.. Ve onlara mağlup olan yerel yönetimler!.