"El ayak çekildikten sonra gideyim" dedim.. Haberi alır almaz, ameliyat sonrası yoğun bakımda iken bile koşup gidenlerden ve kapıda bekleyen paparazzilere malzeme olanlara karışmak istemedim.
Sonunda "Tamam" dedim, gittim ki, Fato, Fatma Girik çıkmak üzere..
Aslında o gün taburcu olacakmış da, sigorta işlemleri gecikmiş, ertesi sabaha kalmış.
İyi ki de geç kalmışım..
Kıdemli hastayım. Hasta ziyaretleri bir kaç dakikayı geçmemeli, yatan olarak iyi bilirim. Ama bu gece, orası Fato'nun hastanesi değil, tek gecelik oteli..
Bir sohbete daldık.. Neşe, kahkaha gırla gitti..
Hadi gitmesin bakalım..
Fato sinemadan başka "S"ye, siyasete transfer olup Şişli Belediye Başkanı seçilmişti ya.. Bir gece gene Çiçek Bar'da otururken Tarık (Akan) girmiş içeri. Doğru Fato'nun yanına..
"Yahu bu müteahhitler, Belediye Başkanlarına rüşvet diye kadın yollarlar.
Sana ne yollayacaklar şimdi" diye sormuş, Tarık..
Fato "Seni yollayacaklar tabii" demiş. Basmışlar kahkahayı..
Bastım kahkahayı ben de.. Tarık'ı andık, böylece..
Hastane sıcak. Fato'nun üzerinde upuzun bir dikiş olan ameliyatlı bacağı açıkta.. Fena sıcaklamış olmalı ki, ötekinin üzerindeki çarşafı da araladı.. "Ayıp olmuyor, değil mi" dedi..
"Ne diyorsun sen yahu" dedim..
"Bütün gençliğimiz o bacağı görmek için senin filmlerine taşınmakla geçti." Bu defa da Fato bastı kahkahayı..
Şaka bir yana, Fato'nun filmlerini benim için gözde yapan, prensipleriydi.
Senaryoya "Evet" dedi mi, sette zerre olay çıkarmaz, yönetmenin ve senaryonun istediği sahneyi çekerdi. Daha bilet alırken bilirdim ki, o filmde sanatçı sansürü yoktur.
Haa!.. Fato, bomba gibi.. Zerre estetik, zerre botoks olmadan o dünya güzeli, o anlamlı yüz aynen duruyor, iki şahane gözle..
O tüm ifadeleri yok eden botoks maskesini takan akranları gitsinler de baksınlar Fato'nun yüzüne..
Bakabiliyorlarsa, o dondurulmuş, heykel suratlarıyla..