Geçen haftanın notlarını bugün temizleyelim artık...
***
Mevlüt Tezel kardeşime bu defa çoklu itiraz..
Cuma günü,
Münir Özkul üzerinden kızına dokundurmuş. "Göz kırpıyorsa algısı açıktır. O zaman iyileşme ihtimali vardır" diyor. Yani, ihmal edildiğini ima ediyor. Göz kırpma bir reflekstir, bir. Bitkisel hayattaki insanın çok yakını hatta "Göz kırptı" sanarak kendine umut yaratır, iki.. Bunlar bilimsel gerçekler Mevlüt..
Yıl içinde Trump'la dalga geçen Time'ın, ayni Trump'ı "Yılın Adamı" seçmesini "Asıl kapağı Trump yaptı" diye yorumlamış, kardeşim.. Time "Yılın Adamı Kapağı" ille de çok önemli, yararlı işler yapanlara tahsis edilmez. Dünyanın en çok ilgilendiği, hatta facialar yaratan kişilere de seçilir, bazen. Mevlüt listeye bir baksın, ne Trumplar var.
"Çocuklar büyüklerden daha çok reklam izliyor" diyor, bir de.. RTÜK'ten çocuk kanallarına müdahale istiyor. Oysa gene bilimsel araştırma.. Çocukların algılama süresi, büyüklere göre çok küçük olduğu için, 1-2 dakikalık anlatımları seviyorlar.. Yani reklamları.. Bu da bilimsel araştırma.. Çocuklar reklamlara bakıp, bitince, kendi oyunlarına dönüyorlarmış. Çocuk eğitimcilerine bir sorsaydı keşke..
***
6 sene önce "Başından aşağı buz kovası geçirmek" vardı. Şimdi de Mannequin Challenge/ Manken İddiası.. Bir işaretle herkes heykel gibi duruyormuş. Yahu bu bizim üniversite yıllarının, 1960'ların ünlü "Tıp" oyunu.. Gurup halinde gezerken, biri "Tıp" derdi. Herkes o andaki haliyle donar kalırdı. İlk kıpırdayana, ne kesmişsek, o ceza..
Bir gece bütün mahalle delikanlıları Gençlik Parkı'na gittik, Kolej'in ordan. Neşe ile dönüyoruz, Tıp oynayarak 10-15 arkadaş..
Sabah evin kapısında iki polis.. "Öcal, Hıncal kardeşleri almaya geldik.."
Bre aman.. Karakola gittik de öğrendik. 27 Mayıs'tan sonra kurulan hükümetin Adalet Bakanı,
Abdullah Pulat Gözübüyük, bizim mahalle de otururmuş meğer.. O tam arabasından inerken biz "Tıp" demişiz, işe bak. Herkes heykel olunca, hazret "Benimle alay ediyor bu gençler" diye polise baş vurmuş, iyi mi?.
Devir Sıkı Yönetim devri.. Adalet Bakanı ile dalga geçeni ne yaparlar düşünün.. Allahtan Aslan Amca (Türkeş), Başbakanlık Müsteşarı idi de, paçayı kurtardık..
***
Ayşe (Özyılmazel) gitmiş, görmüş, yazdı.. Dünyanın en ünlü Zeugma müzesini bayılası gezdikten sonra, heyecanla müze dükkanına gitmiş, hatıra eşyası almak için.. Her müzenin en zengin yeridir burası.. Satılan eşyalar müzeye büyük gelir sağladığı için de önemlidir.
Ayşe diyor ki, "Raflar bomboş.. Sadece müze resimli posta kartları var o kadar.."
İnanamadım. Ben gittiğimde o mağaza tıklım tıklımdı ve o kadar çok çeşitli hatıra eşyası vardı ki, bir bavul dolusu almıştım. Yerim olsa daha da alacaktım. Sığmadı. Celal Başkanıma (Doğan) telefon ettim, "Antep'te yakının vardır hala" deyip, "Aklımda kalanları" söyledim. Zeugma Müzesi'nden bir koli geldi.
Şimdi niye boş ayni dükkan, peki?.
İçimdeki hissi söyleyeyim. Antep Belediye Başkanı o müzeyi pek sevmiyor gibi!.
***
Sevgili Cengiz (Semercioğlu),
Tolga Çevik'in oynadığı
"Sen Benim Her Şeyimsin" filmine taktı.. Bir Meksika filminden uyarlanan filmin haklarını
Mahsun Kırmızıgül de almak istemiş. Cengiz "Mahsun alsaydı" diye başlayıp, hayali bir çekim mukayesesi yapmış..
Tolga'nın yerine Mahsun çekse, baş rolü de Tolga değil, Mahsun oynarmış da.. Film nasıl acılı arabesk olurmuş da..
Fikridir, itirazım yok.. Ama maddi yanılgısı var. Filmi çeken de, oynayan da Tolga ama, biri Tolga Çevik.. Öteki
Tolga Örnek..
Filmi çeken, bu ülkede ödüle doymayan belgeseller çektikten sonra konulu filmlere dönen ve çağdaş yönetmenlik nedir, gösteren Tolga Örnek..
Asıl başarı, "Örnek" Tolga'da..
***
"Önce adını Amansız Hastalık koy. Sonra adamı, kanserin ölüm demek olmadığına inandırmaya uğraş" diye yazdığım gün, bir belgesel izledim..
Placebo Ameliyat!..
Aynen öyle.. Hani bir ilacı denerken bir guruba esas ilacı, ötekine boş hapı verir ve sonuca bakarlar ya.. O boş hap da büyük oranda geçerli olur. Placebo onun adı işte..
Şimdi parkinson hastasına Placebo Betin Ameliyatı yapmışlar. Yani açıp kapamışlar, "Tamam" diye.. Esas ameliyat kadar başarılı olmuş iyi mi?.
Yani Tıp'ta önce "İnanacaksın!." İnanmazsan, hiçbir şey fayda etmez. Aynen
yaşadım, biliyorum.
***
"Water World adlı kitabını bu köşede coşku ile tanıttığım
Hasan Cem Araptarlı kardeşim, bir uluslarası ödül daha aldı. Bu defa Altın Madalya..
Su Çingeneleri ülkesinde çektiği seri fotoğraflara "Neutral Density/ND Fotoğraf Ödülleri Gezi ve Kültür Kategorisinde birinci sıra verildi.
Yaşa Hasan Cem!..
***
Adam THY İstanbul- Manchester uçağında kafayı çekmiş, zurna olmuş, hostese saldırmış. Pilot alana polis çağırmış. Kapıda tutuklamışlar. Savcılığa teslim edilmiş. Adam mahkemeye çıkmış. 6 ay hapis, 2 yıl uçuştan men cezası almış..
İnanmayacaksınız..
Neye.. Bunların hepsi ayni günde olmuş bitmiş, vallahi de tallahi de...
Ayni olay, ayni uçakta ters yönde olsa, İstanbul'da bitseydi yolculuk yani?.
Seneye biter miydi dava?.
"Geciken Adalet adalet değildir" demişti Mekteb-i
Mülkiye'deki Açılış dersimizde
Kemal Fikret Hocamız.. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki ilk
Türk yargıcımız olmuştu..
Yarım asrı geçti, adaleti hızlandıracak yasaları çıkaramadık..
***
İşte ayni günden başka haber..
Güvenlik kameraları çekmiş sokakta kıza sarkıntılık eden genci. Birini yakalamışlar.. Delikanlı "Bu ben değilim, falancadır" diye bas bas bağırmış.
Dinleyen kim?. Tam 20 ay yatmış içerde. Sonunda dediklerinin doğru olduğu ortaya çıkmış, falancayı içeri atıp bizimkini serbest bırakmışlar..
Peki ne olacak, delikanlının hayatından göz göre göre çalınan 20 ay?.
Hiiiççç!..
Bu ülkede kural!.
"Tazminat alan zengin etmez!."
Yatan yattığı ile kalır!.