Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak'tan da çok zarif bir açıklama aldım. Hem de en yetkili kişilerin, yazılanlara duyarsız kalmaması ve böyle üsluplarla cevap vermesi, özlediğim iletişim.
Kaynak'ın o vahim "Yurt Katliamı" sonrası yaptığı "Kapı kilitli değildi. Önünde de tül perde vardı" açıklaması üzerine "Başbakan Yardımcısını kim kandırdı" başlıklı bir yazı yazmıştım.
Sayın Kaynak, yanıtına "Ortada 12 cenaze dururken, 'Bu olayda kimsenin ihmali yoktur' demek eşyanın tabiatına ve hayatın doğal akışına aykırıdır. Bu konu bağımsız yargının görev alanına girmiştir. Sorumlular her kimse mutlaka hesabı sorulacaktır" diye giriyor ve soruma cevap veriyor. İlk bilgiler görevli savcıdan ve Olay Yeri İnceleme ekiplerinden alınmış. Bakan da "Şeffaflık" adına aldığı tüm bilgileri kamuoyu ile paylaşmış.
Sayın Bakan, "Yanan çocuklar, Bilirkişi raporuyla kilitli olmadığı sabit kapıya ulaşamamışlar" diyor. "Bu da onların yangın konusunda bilgilendirilmediklerini ve tatbikat yapılmadığını gösterir" diye ekliyor. Ve işte zarif bitiriş..
"Sayın Uluç,
Bizlerin dikkatini çeken, yol gösteren yazınızdan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum." Ne güzel değil mi?.
İşte medya ile yürütmenin iletişimi hep böyle olmalı.. Şimdi bir notum ve iki sorum daha var, Sayın Bakan.
Bilirkişi raporundaki "Kapı kilitli değildi" sözü kelime oyunu.. Bu mantıkla, bu ülkede, bu dünyada hemen kimsenin kapısı kilitli değildir.
Benim evimin kapısı dışarıdan ancak anahtarla açılır. İçeriden kapı kolunu bastım mı, tamam..
Şimdi Bilirkişiye soruyorum.. İçerideki kolu çıkarırsam, içeridekiler dışarı çıkabilir mi?.
O zaman kapım açık mı olur, kilitli mi?.
Öbür sorum..
Her şeyi ile çocuk yurdu olması imkansız bu yurda "Açış ve devam iznini veren, denetlemeyen, yangın tatbikatı yapılıp yapılmadığını dahi takip etmeyen 'Gerçek' sorumlular"dan kaç kişi hakkında soruşturma açıldı?. Sizce asıl suçlular, emir kulu yurt çalışanları mı?."