Yaşadığımız gri günleri hem de nasıl ışıldatan geceler yaşıyoruz İstanbul'da.. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, bugün Dünya Kültür Merkezlerinden biri durumunda.
Birbirinden güzel etkinlikler kentimizde sergileniyor, sahneleniyor.. Yetişemiyoruz. Ayni gecede çakışıyorlar, seçmek zorunda kalıyoruz.
Aklımız ötekinde kalarak..
Dün (Pazartesi) İş Sanat'taki olağanüstü Orhan Veli gecesinden çıktım. Yazacağım tabii..
Bu gece Boğaziçi Üniversitesi'nde Black Pencil gurubunun harika bir konseri var..
Manuel de Falla, Pergolesi, Beatles, Frank Zappa ve daha neler neler.. Kaçmaz..
Cumartesi Sakıp Sabancı Müzesi içindeki The Seed salonunda İstanbul resitalleri gecesi.
"Durdurulamaz enerjisi ve kusursuz tekniği ile piyanoya meydan okuyan Natasha Paremski" (Bunu diyen ben değilim, BBC) çalıyor. Sevgili Kamil Şükun'un kurduğu resitaller artık geleneksel oldu, ama cumartesi gecelerine kaydırmaları doğru mu bilemem. Bu tür geceler için hafta araları çok daha uygun bana sorarsanız..
Çarşamba, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri Kuzguncuk Tekel Sahnesinde, son yılların en müthiş oyunu Cehennem devam ediyor, ama biletler çoktan tükendi.
Pazartesi Milli Reasürans'ta iki gurur gencimiz var.. Meriç Soylu anısına çalacaklar.
Belçika'da birinci olan 9 yaşındaki Bade Daştan'ı kemanı, genç Batı Aktaş'ı klarnetiyle dinleyeceğiz.
25, 26, 27 Kasım tarihlerinden birini şimdiden ayırın.. "Bale" deyince akla ilk gelen, adı "Bale" ile dünyanın her yerinde özdeşleşen, ölmez, ölümsüz, bin defa izlense bıkılmaz Kuğu Gölü İstanbul'da, TİM'de olacak.
Moskova Devlet Akademik Klasik Bale Tiyatrosu bir kez daha İstanbul'da.. Dünyada turlamadık ülke bırakmayan topluluğa Batı Dünyası "Balenin Mücevherleri" adını verdi.
Siyah ve beyaz kuğuları Bolşoy Yıldızı Diana Kosyreva canlandırıyor.. Çaykovski'nin emsalsiz müziği de ayrı..
Bunlar, seçebildiklerim, yazabildiklerim..