Valla film de "Eh işte.." Türkiye sahneleri de..
Cehennem'den söz ediyorum..
Don Brown'ın bir nefeste okunan ilk iki romanında Profesör Robert Langdon rolünü oynayan Tom Hanks, üçüncüsünde, bu defa Türkiye'ye geliyordu, dünya nüfusunun yarısını kurtarmak için..
Kötü adam, hızla artan nüfusumuzla dünyanın sonunu getireceğimizi düşünmüş, geliştirdiği veba gibi bir salgın yaratacak virüsle, 4 milyar insanı öldürmeyi hedeflemişti..
Tabii Tom Hanks'ı hesap etmeden..
Büyük umutlarla gittim.
Karşıma serinin en durgun filmi çıktı..
İkincisi..
Filmin yarısından çoğu İtalya'da, Venedik ve Floransa'da geçiyor..
İstanbul'da adeta geçmiyor.
Bir iki dış sahne, Ayasofya ve Yerebatan Sarayı'nda..
Baş oyuncular gelmemiştir bile.. Gerisi stüdyo..
Yani bize de turistik açıdan pek faydası yok..
İstanbul yok, çünkü..
Dahası.. Ben asıl suçluyu onuncu dakikada fark ettim. O kadar çok ipucu, öyle açıklar veriyordu ki, Ron Howard gibi Oscarlı bir yönetmen hem de..
Yani Tom Hanks'ı sevenler, ikinci defa "Sully"ye gitseler daha iyi..
O da hala oynuyor çünkü..