Geçen haftanın tartışılan, tartışılmayan olayları ile ilgili notlarımız bugün de devam..
***
Geçen haftanın en önemli konusu (!)
Aleyna.. 16 yaşındaki bu kız içkili barlarda şarkı söylüyormuş..
Nasıl saça sapan, nasıl göstermelik, nasıl popülist bir tartışma..
16 yaşındaki kızın içkili eğlence yerine (Restorana değil, eğlence yerine) girmesi bu ülkede yasakken, bir de çıkıp sarhoş eğlendirmek?.
Tartışılması gereken bu.. 18 de değil, 21 yaşından küçük birini Amerika'da diskoya alsanıza bakayım?.
Çık konser ver. Okul sahnelerinde söyle.. Televizyonlara çık.. Niye sabaha karşı içkili bar?.
Türkiye'de kurallar devletin güçsüzlüğünü göstermek için konuyor sanki.. Asıl tartışılacak konu bu.. Trafik de öyle değil mi?.
"Uygulatamayacağınız kuralı koyup devleti küçük düşürmeyin" diye 25 yıldır
bin defa yazdım bu köşede..
Senin savcın yok. Senin polisin yok.. Senin medyan yok..
Sorun Aleyna değil, biziz yahu!.
(Bu bölüm dünkü notlardaydı, sığmamış. Bugüne kalmış. İyi olmuş.. Bu arada üç bakanlığın konuyla ilgilendiğini öğrendim.
Demek Aleyna bir işe yaradı, devlete devlet olduğunu hatırlattı, hiç değilse.. 18 yaşından küçüklere kapı açan içkili eğlence yerleri denetlenecekmiş bundan böyle.. Polis araştırmaları narkotikle birlikte yapsın.. Bazılarında sadece içki değil, ot ve hap da satıldığı dedikoduları fazla yoğunlaştı da..)
***
Çınar Oskay dostum, Pazar Hürriyet ekinin göbeğinde tam iki sayfa kaplayan bir söyleşi yapmış.. İçinde biri portre dört tane de resim var. Resimlere baktım, tanımadım. "Pazar günü iki tam sayfa.. Önemli biri olmalı" diye sayfada adını aradım. Başlıklarda yok. resimaltlarında yok.. Okumayıp sayfayı çevirmek yerine inat edip araştırmaya girdim ve 1o punto spotların birinde adını buldum..
Sedat Simavi olsaydı hala Hürriyet patronu o eki hazırlayan ekipten en az üç kişi bugün işsizdi.
***
İstanbul
Moda Haftası bitti. Tonla sayfa kapladı medyada..
Peki bir tek moda yazısı, eleştirisi okudunuz mu?.
Bu yılın moda renkleri, stilleri hakkında bilgi sahibi oldunuz mu, gazetelere bakıp?.
Bütün bir yıl bin kere resimlerini yayınladıkları üç beş hatunun fotoğraflarını "Moda Haftası" bahanesi ile beşer onar kez daha bastılar o kadar..
Bizde "Magazincilik" de öldü anlayacağınız..
***
Ankara yıllarımda Şevket ve Necdet Evliyagil Ağabeylerim yakın dostlarımdı. Nur içinde yatsınlar. Şimdi Şevket Ağabey'in adını taşıyan sokakta Sarp Evliyagil, Müze Evliyagil açmış.
Hayırlı evlat işte bu!. Teşekkürler Sarp!. İlk Ankara gelişimde o müzeye uğrayacağım.
***
19 yaşındaki genç kız, elektrikli battaniyeden çıkan yangında hayatını kaybetmiş. Uygar bir ülkede olsak, o battaniyeyi yapan firma, ödeyeceği tazminatla batmış, firma sorumlusu da kim bilir kaç yıl hapse mahkum olmuştu.
Bizim medya ölümü acıklı hikaye diye yazdı ama sorumlusu üzerinde zerre durmadı.
Genç kız hayatının baharında öldüğü ile kalırken, o firma o ölümcül hatalı battaniyeleri satmaya devam edecek.. Samsung 17 milyar dolar zarara girmişti, pili hatalı Samsung 7'leri piyasadan çekerken..
Wolkswagen, egsoz temizleyicisi hatalı diye yıkılıyordu nerdeyse..
Çünkü
uygar ülkelerde medya var.. Ağır tazminatlara hükmeden yargı sistemi var. Bu tür ihmal haberlerini hem de nasıl izleyen savcılar ve avukatlık büroları var..
Bizde o battaniye firmasının takibe uğraması ceza alması için, sorumlusunun Sinan Çetin'in oğlu olması gerekiyor, bu ülkede..
Medya nasıl izliyor, Sinan'ın oğlunu.. Onu tahliye eden kararı savcı temyiz etmiş.. Nasıl da verdikler o haberi.. "Rüzgara ağır ceza yolda" diye Yargıtay'a da mahalle baskısı yaparak..
Peki 19 yaşındaki genç kızın katili..
Boş ver..