Dün benim yazım vardı ana gazetede "Baro Başkanı olmuş ama hukukçu olamamış" diyen.. Günaydın ekimizde de, "Bugüne kadar sustum, ama madem Türkiye Barolar Birliği Başkanı da konuştu ve '22.5 yıl yatmalıydı' dedi, artık emin olduğum için yazıyorum.
Rüzgar Çetin 22.5 yıla mahkum olmalıydı" diyordu, Yüksel Aytuğ kardeşim..
Adamın makamının etkisine bakar mısınız?. Yüksel gibi deneyimli bir gazeteciyi kandırıyorsa oturduğu koltuk, o yayını izleyen sıradan milyonla vatandaş ne düşünür peki?.
Efendim kanunda boşluk yokmuş.
Suç Sinan'ın oğlunu tahliye eden yargıçta imiş..
Bunca mahalle baskısına, yazılı, görüntülü tüm medyanın cehennemi yüklenmesine rağmen, o yargıç o tahliye kararını nasıl (!) vermiş, anlayın artık. Sinan'ın da çok zengin olduğunu unutmayın ha!.. (Bilen bilmeyen öyle yazıyor ya!.) Şimdi bak Sevgili Yüksel ve onun gibi, Baro Başkanı unvanına kananlar?.
Adalet devletin temelidir. O temelin sağlam olması, Adalet'in eşit uygulanmasıyla mümkündür.
Bu yüzden Adalet'i simgeleyen heykelin gözleri bağlıdır. Önüne getirileni görmez!.
Öyle mi oldu bu davada?.
Öyle mi oluyor ülkemde..
Baro Başkanı Hukukçu olsa, önce onu koyardı ortaya..
İşte örnek.. Benzeri on binlerce ölümlü kaza yapan ilk celsede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, asıl suçu Sinan Çetin'in oğlu olmak olan Rüzgar, karara kadar tutuklu yargılandı.
Neden?. Medya bu olaya fena halde yüklendi ve yargıyı "Suç işleyerek" baskı altına aldı, etkiledi de ondan.
Baro Başkanı hukukçu olsa, bu medyatik farkın sebebini sorardı.
İşte örnek..
Metro Turizm'in güçlü ve etkili patronu Galip Öztürk, "Adam öldürmeye azmettirme suçundan" müebbet hapse mahkum olmuş ve cezası Yargıtay tarafından onaylanmıştı.
Öztürk, 15 Temmuz sonrası gelişmeler üzerine "Fetö Örgütüne desteği kestiğim için bana tuzak kuruldu" diye itiraz etti. Hem de Bank Asya'ya para yatırdığı için insanlar işten atılırken ve tutuklanırken.
İstanbul 20 Numaralı Ağır Ceza Mahkemesi itirazı haklı buldu. İnfazı durdurarak, Öztürk'ün yeniden yargılanmasına karar verdi.
Doğru.. Hukuk diyor ki, "Bir kişi, bir gün suçsuz yere yatacağına bin suçlu aramızda dolaşsın.."
Öztürk şimdi içindeki Fetö'cüleri ayıklayan bir Adalet sisteminde yargılanacak.
Suçlu ise cezasını alır.
Komplo varsa, suçsuz yere yatmaktan kurtulur.
Peki Sevgili Yüksel ve Sayın Baro Başkanı, mahkum edeni de, onaylayanı da Fetö'cülükten içerde Deniz Seki, Avrupa ve Amerika'da artık suç bile sayılmayan esrar kullanmak ve satmak (Deniz Seki esrar satıcısı, düşünebiliyor musunuz?.), Galip Öztürk ile ayni itirazı yaptı. Üstelik suçu ve cezası çok daha azken ve zaten yıllarca içerde yatmışken. "Beni yeniden yargılayın" dedi..
Reddettiler!.
Niçin, Baro Başkanı?.
Niçin, ey Sinan'ın oğlu diye kenetlenen ve kıyamet koparan medya?.
Hadi gitsenize üzerine..
Kanunda boşluk yok öyle mi Bay Baro Başkanı?.
Hafta sonunda bir kamyon sokakta yürüyen iki kızın üzerine sürdü. Biri kendisini kaldırıma atarak kurtuldu. Öteki tekerleklerin altında ezildi ve öldü.
Sürücü "Tutuksuz yargılanmak üzere" serbest kaldı.
Sebep?. "Tek ölümlü kaza"larda tutuklama olmaz, kanunen. Çünkü taksire girer.
Öbür kız da ölse, ya da yaralansa, "Bilinçli Taksir" olacak, yargıcın tutuklama hakkı ancak o zaman doğacaktı.
Yani ayni kazada, ölen polis arabada tek kişi olsa, Sinan'ın oğlu yasal olarak tutuklanamayacak, sonunda 15 yıla bile mahkum olsa, yargıç bu cezayı "Adli Para Cezası"na çevirip, sanığı serbest bırakabilecekti.
"Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesinin geçerli olduğu ülkemde "Taksirli suç ve ceza" maddeleri aynen böyle Bay Baro Başkanı..
Nasıl boşluk yok, bu kanunda söyler misiniz?.
Üstelik hem de o sıfatla, bir televizyonda konuşarak, devam etmekte olan bir davayı Yargıtay aşamasında etkileyerek suç işlediniz.
Eşit uygulanmayan adalet, adalet değildir, Sevgili Yüksel..
Sen başkana bakma?.