Yazdıklarıma cevaplar geliyor.. Burada pek lafını edecek yerim olmuyor, ama bu üçüne torpil yaptım. Okurken anlarsınız..
İlki yıllardır Viyana'da yaşayan gençlik arkadaşım Uçal Dalgıç'tan.. Viyana'ya gittiğimde, beni kenti kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın otağını kurduğu tepeye çıkarmıştı. Kente bakan muhteşem bir manzara.. Şimdi orada de luxe bir otel varmış.
Merzifonlu'nun "Bozguna sebep oldu" diye idam ettirdiği İbrahim Paşa'nın "Devlet-i Ali'yi kurtaracak kişi gene Merzifonlu'dur. Beni boğduruyor ama, padişah efendimiz ona kıymasın" deyişini anlatmıştım, "Terim devam etmeli" yazımda..
Uçal diyor ki..
"Tam İbrahim Paşa'nın öyküsünü sana yazmaya karar verdim ki, senin yazını okudum. Aramızda bir telepati var galiba.. Tıptaki adını bilmiyorum" diyor..
Valla tıptaki adını değil, esas adını bin yıldan beri atalarımız koymuş Uçal..
"Aklın yolu birdir."
İkincisi, yıllardır Almanya'da yaşayan Dr. Erdoğan Karatay'dan..
Temmuza girerken, hala palto kazak satmaya (!) çalışan Türkiye'deki en büyük Burberry mağazasının (İstinye Park) hal-i pür melalini yazmıştım.
Erdoğan'dan mesaj geldi..
"Burberry yazını okurken çok güldüm. Burada bütün markalarda yaz sezonu malları indirime girdi. Yakında sonbahar kış koleksiyonları çıkacak.."
Ama Burberry Türkiye'den tık yok.. Gidiyorlar galiba..
Üçüncüsü kız kardeşim Serpil'den.. Dünkü yazım için..
"Ben de dünden beri, yaz o günü o kapitone (Yorgan gibi) anoraklar içindeki üç kişi, bombaların patladığı terminalden kilometre uzak dış giriş kapısındaki güvenlikten nasıl geçti, diye düşünüyordum" diyor..
Dilerim, asıl sorunun o kapıda olduğunu anlamışlardır Bacı.. Terminal kapısına gelince işin işten geçtiğini 44 ölü, 239 yaralı ile gördük çünkü..