Bugün size Milli Takım'ın İspanya ve Çek maçları dahil, Europe 2016 eleştirilerimi yazacağımı söylemiştim, salı sabahı.. Ama ayni gece çok hoş bir galibiyet almakla kalmadık, nerdeyse sıfırlanmış "Devam" umutlarımızı son geceye taşıma şansını da elde ettik. Siz bu satırları okurken, bizim için sonucu biliyor olacaksınız.. Ama ben şimdi bilgisayarımın başında hem dün gecenin keyfi, hem de bu gecenin umudu ile oturuyor ve çok sıkıntılı, çok üzgün, kızgın geçen günlerden sonra, bu anın tadını çıkarmak istiyorum. Milli takımı yazacak çok vaktimiz olacak nasılsa..
O yüzden bugün sizlere, aslında geçen hafta sonunda yazdığım ama köşeme bir türlü yerleştiremediğim bir TRT eleştirim vardı, onu sunuyorum.
***
1972'de Münih Oyunlarını topu topu 30 kişi ile izleyip harikalar yaratan TRT'nin Avrupa Şampiyonasına 90 kişi ile katıldığını öğrenince, geçen perşembe gecesi
Polonya-
Almanya maçı için ilk defa TRT1 kanalını açtım..
Ah
Halit Ağabeyim (Kıvanç) ah.. En tatsız maçları bile, dersini önceden çok iyi çalıştığı için, en ilginç notlarla nasıl renklendirir, bizi nasıl ekrana çekerdi?.
Uğur Dündar, 1972'nin en genciydi. Efsane olmuştu.. Ya Orhan Ayhan?. Daha niceleri..
İşin başında Arman Ağabeyim.. Talay.. Daha sonra
Kenan Onuk ve Çetin Çeki ekipleri..
Bir de bugüne bakın.. 90 kişi gitmişler, 90 paralık iş yapan yok..
Maçlar dışında, konuşulan, dilden dile nakledilen bir, tek bir özel program duydunuz mu?. Oysa neler yapılabilirdi, onca adam, onca imkan, onca parayla..
Peki maç yayınları..
Polonya- Almanya kaptanları maç öncesi hakemin önünde el sıkışıyorlar..
Biri Polonya santrforu Lewandowski.. Öteki Alman kalecisi Neuer..
İkisi de Bayern Münih'in oyuncusu.. 2014 yılından beri ayni takımın zaferi için mücadele ediyorlar. Biri gol kurtarıyor, öteki atıyor.. Şimdi atanla kurtaran rakip, karşı karşıya.. Hem de kaptan..
O sahne ekrandayken, bunu söylemeyen, bunun bile farkında olmayan maç spikeri olur mu?.
Ama neyin farkındaki.. Lewandovski'yi durdurmakla görevli tek Alman Neuer değil. İki stoper Boateng ve Hummels de Bayernli takım arkadaşları, Polonyalı'nın.. Yani, bu üç Alman iki yıldır, her golünde koşup sarıldıkları adamı, bu defa durdurmakla görevliler.. Halit Ağbim nasıl anlatırdı bunları..
Alman takımının kulübesinde de bir Polonya asıllı, bizim panzer Podolski var. Bir de Liverpoollu ikinci Mesut Özil, Emre Can.. Adları bile geçmedi..
Yahu bu milletin parası ile tatile gitmişsin, biraz ders çalışsan ne olur?.
Adam ısrarla ve inatla Stad de Frens diyor.. Bu stadın, bu ülkenin adının Frens diye söylendiğine ilk defa şahit oluyorum..
Milli marşlar söyleniyor. Kamera yakın çekimde.. İlk maçın ardından bazı faşolar ayağa kalkmıştı Almanya'da,
"Mesut, Milli Marşımızı söylemiyor" diye.. Ünlü Bertie Vogst da ders vermişti onlara..
"Terbiyesizliğin alemi yok.. Ben de söylemezdim. Kayzer Franzda" diye başlayıp, nerdeyse oynadığı tüm takımı saymıştı,
"Hiçbirimiz söylemezdik" diyerek.
Şimdi onca olaydan sonra bu ilk milli marş.. Ne olacak, ben merakla yakın çekimi izliyorum. TRT tatilcilerinin haberi yok. Nerden olsun ki?. Lafını bile etmiyor. Oysa Mesut işte gene söylemiyor. İki başka asıllı Alman Millisi de alenen söyler gibi yapıyorlar. Bunu konuşmayan maç anlatıcısı, niye gitti ki, Paris'e?
Peki canlı maç anlatımı.. Bütün spikerlerin ortak hatası onda da var.. Bu dünyada her takımın da en iyi oyuncuları ayni..
"Gol ve şut!.."
Çünkü topa vuran adamı tanımıyorlar..
"Gol ve Şut" diye anlatacaksan, benim vergilerimle Paris'e
niye gittin be adam!. Otur Ankara'da ekran başına,
ordan bedava naklet.. Milletin onca parasıyla, oralara
gitme sebebin, adamın adını bana
"Anında" söylemek.. Şutu ve golü ben görüyorum zaten.. Atan kim?. Uzaktan onu seçemiyorum..
Şutu, golü atanı, yakın çekim olursa ancak o zaman görüp söylüyorlar.. 2 dakika sonra gol atanı öğreniyorsunuz.. Yuh!.
İnanın, sadece bu Polonya- Almanya maçını "Ben anlatsam" deyip neler söyleyeceğimi yazmaya kalksam, bu sayfa yetmez.
Kaynak?..
UEFA bir defa tüm gazeteciler için harika notlar yayınlıyor onları okuyorum, internet sitelerinde.. İnsan bir karıştırır yahu.. İkincisi, yerli, yabancı gazeteleri okuyorum.. Neler neler var?.
Bu gazetelerin tümü, yazılı ve görüntülü basın merkezlerine bol miktarda gelir ve gazetecilere bedava sunulur.. İşini seven, açar okur, neler çıkarır, yazmak ve söylemek için..
Ama kim uğraşaçak ki..
Paris'te turlamak dururken, Basın Merkezinde kim ders çalışır ki?.
Nasılsa parası da fakir milletin cebinden çıkıyor?. Ve nasılsa hesap soran da yok!.
Sen Stat Frens'i boşver.. Şanzelize'de otur keyfine bak, benim paramla, TRT'ci kardeşim..