Siyasal Bilgiler okudum.. 17 yaşında Ankara'da gazeteciliğe başladım, tam da siyasetin göbeğinde. Babam Milletvekiliydi. Buna rağmen siyaseti sevmedim. Mümkün olduğu ölçüde siyasetten uzak durdum. Bu ülkede yazılmayı bekleyen, ama herkes vatan kurtarmaya meraklı olduğu için bir türlü sütunlara, köşelere yansımayan konu vardı.. Onlara yöneldim.
Son zamanlarda "Siyaset iyice çirkinleşti, artık elimden geldiğince yazmayacağım" dedim, bu köşede..
Bin türlü dedi kodu yaptılar..
Buyrun!..
Ülke tarihinin en büyük terör eylemi.. 100'e yakın ölü, 500'e yakın yaralı..
Eylem Türkiye'nin kalbinde, Ankara'nın tam göbeğinde olunca, etkisi de büyük oldu.
Şimdi 78 milyonun yaşadığı evlerde, çalıştığı iş yerlerinde, gittiği okullarda ayni soru var..
"Güvende miyiz?. Nereye gidiyoruz?."
Bu sorular, terörün kendisinden daha tehlikeli, daha yıkıcı..
Onları bıçak gibi kesip atmak, ulusu sadece kaybettiklerinin acısı ile baş başa bırakmak, siyasilerin elindeydi.
Bir görüntü yeter ve artardı, tek kelime etmelerine gerek bırakmadan..
Bir podyum üzerinde Dört Lider yan yana..
"Ey Milletim!.. İşte fikirleri çok ayrı, 15 gün sonra kıyasıya bir seçim yarışına girecek bizler, teröre, bu insanlık suçu, bu canavarlık, bu katliama karşı yan yana el eleyiz" diyeceklerdi, sadece görüntüleriyle..
Yaptılar mı?.
Bırakın bir araya gelmeyi, en basit, en masum "Görüşelim" talebini bile, böyle bir günde alay konusu yaparak "Sayın Başbakan bizim 'Hayır' cevaplarımıza alışıktır. İşte bir tane daha" diye geri çevirenleri bile çıktı.
Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa..
İnsan "Konuşmak"tan niye kaçar ki?.
Söyleyeyim. Konuşma özürlüsü ise.. Eline verilen kağıdı okumak, ya da yazılı açıklama yapmak dışında becerisi yoksa, konuşmaz, konuşamaz..
Şimdi söyler misiniz, bu ortamda siyaset yazmak ne işe yarar?.
Bir kısım okurlara "Oh be.. Ne geçirmiş" dedirtmek ve rahatlatmaya.. Onu başarıyla yapan tonla adam var, zaten..
Bir ben eksik olayım!..