Aslında Koton, öyküsü yazılacak, filme çekilecek bir başarı olayıdır. Bir büyük Türk firmasının yoktan varoluş öyküsü..
Şimdi çocuk işine de girmişler..
Kim yapmış bilmiyorum.
Dünya şirini reklamlarını izliyorum..
Ama ille de eleştireceğiz ya.. Neler neler yazılıyor..
Efendim çocuklar diyormuş ki bir reklamda
"Büyüyünce ne olacağımızı bilmiyoruz ama şık olacağımız kesin.."
Efendim bunu nereye çekiyorlar bakar mısınız?. "Ne olacağın önemli değil. Bir halt olmasan bile şık ol" diyormuşuz çocuklara..
Yahu bu o mu demek?.
Hangi ilkokul öğrencisi, büyüyünce ne olacağını bile bilir?. Futbolcu mu, piyanist mi, doktor mu?.. "
Büyüyünce ne olacağım, büyüyünce belli olacak. Ama ben çocuk olarak şimdiden biliyorum ki, şık olacağım." lafının neresi yanlış, söyler misiniz?.
(Bunlar "Ye kürküm ye" diyen Nasrettin Hoca'yı da linç ederlerdi, bugün yaşasa..
İlk izlenimin dünyanın her zemin ve zamanında "Kılık"la başladığını öğütlediği için..) Ya da "Babamın takımını değil, renklerinden hoşlandığım takımı tutuyorum" lafının..
Ya da "Bir beden büyük almayayım ki, seneye de giymeyeyim" lafının..
Hele bu sonuncusu, çocukluğunda ayakkabısı bile üç sene giysin diye iki numara büyük alınan benim gibi biri için, nasıl cuk oturdu..
Pabucun burnuna gazete sokardı annem..
Savaş sonrası yokluk yıllarının çocuğu olduğumu bile bile, o günlerin izlerini hala taşırım. Bugün Tuzla pazarında beş liraya pabuç var. Kim niye 2 numara büyük alsın ki?.
Bir yandan "Çocuklarınızı kişilik sahibi olacak şekilde büyütün" edebiyatı..
Öte yandan, Çocuk kişiliğini ön plana çıkaran bir reklam kampanyasına, 1960'lı yıllarda kalmış solcu klişelerle saldırma..
Pes!..
Koton'u da, kampanyayı hazırlayan firmayı da kutlarım.
Son günlerde bir bu, bir de Cem Yılmaz ve Mert Fırat'lı İş Bankası reklamlarını, tekrar tekrar da olsa, keyifle izliyorum.