(Sevgili Dostum Arda Uskan'ın Takvim'deki köşesinde yayınlanan "Arda'nın Günlüğü" başlıklı yazılarını sizler için derledim. Bugün üçüncüsü..)
***
Karaciğer kanserinin birinci nedeni içki, sevgili gençler... 'Hayalimdeki kızla tanıştım, içeyim bir kadeh', 'kız gitti kankama gönlünü kaptırdı içeyim iki kadeh' 'Çocuğum oldu şişeyi devireyim' 'Patron beni müdür yaptı hangi barda kutluyoruz?' İşte bendeniz de sebebin cinsine göre dozumu ayarladım ve içtim. Ve sonunda, kansere aileden teşne olan karaciğerimi mahvetmeyi başardım. Kaldı ki 'keyif içicisiydim' ve akşam 8.00'den önce kimse bana tek yudum aldıramazdı ama o bile yetip de artmış gördüğünüz gibi...
Göremediğiniz, daha doğrusu öngöremediğiniz, bu meretin size hiç bir şey yapmayacağı yönündeki salaklık hali. Artık neyinize güveniyorsanız?
Belki de şöyle düşünüyorsunuz; 'Mutlulukla içiyorum, agresif olmuyorum, kavga çıkarmıyorum, tam tersi etrafa neşe saçıyorum. Böyle bir ruhun sahip olduğu bedene, içki ne kötülük yapabilir ki?'
Sevgili gençler burada 70 derecelik 'alkolden' söz ediyoruz. Denemesi bedava, haftada üç kez elemanı alıp çiğ etin üstüne dökün, görün sonuç ne çıkıyor? Örnek; bakınız Arda abinizin karaciğeri. İşin kötüsü 'şu genç yaşımda' hayata veda edip gitmek de var!
Gülmeyin döverim, ne olmuş yaşıma?
Kaldı ki benim sizlerin yaşında oğlum var ve sorsanız henüz baba kuzusu. Bu yüzden çok pişmanım. Sizler de ileride aile sahibi olacaksınız ve işte size içkiye alışmamak için en önemli neden! "Yok ben hem içerim, hem uzun yaşarım, çocuğuma da doyarım" diyorsanız; şekil 2, yine Arda abiniz ve iç organları...
Daha başka nasıl anlatayım ki?
Acaba içki şişelerinin üzerine benden bir parça mı yapıştırsalar veya yanında 'artık yapamayacaklarımın hazin listesini' mi verseler? Mesela istesem de oğlumla koşuya çıkamayacağımı biliyorsunuz di mi? Denize giremeyeceğimi, hele de Bodrum - Fethiye ve yine sizin yaşınızda gittiğim rüya şehir Paris'i bir daha göremeyecek olmamı... Şöyle üzeri sarımsaklı yoğurtla bezenmiş biber kızartmasını, hadi biraz ukalalık edeyim; elim kadar koca bir ıstakozu tereyağında dereotu, yine sarımsak ve kırmızı acı biberle sote edip lüpletmeyi rüyamda bile göremeyeceğimi... Anlayacağınız mutfak tezgahının önünde uzun uzadıya dikilip birbirinden leziz menüler hazırlayamayacağımı... En sevdiğim 'kırlarda yayılıp kitap okuma' alışkanlığıma veda edeceğimi... Ve dostlarımla sohbetlerimizi çok ama çok özleyeceğimi...
"Abi bunlar olmadan da yaşanır dert etme" diyorsanız, o zaman beni okumaya devam ediniz Sevgili Gençler.
Çünkü önümüzdeki günleri de anlatacağım sizlere, 'bundan böyle daha neleri yapamayacağımı' yani...
(Devam edeceğiz..)