Nuri Bilge Ceylan'ın "Geliyorum" diye bağıra bağıra gelen Altın Palmiye Ödülü, Türkiye'de haber televizyonculuğunun iflasının da resmen ilanı oldu..
Bu ülkede adları "Haber" olan bir tek televizyon, Cannes Film Festivali ödül gecesinin naklen yayınına talip olmadı.. Bu ülkenin son yıllardaki en güzel haberini hepsi, ama hepsi atladılar..
Dünyanın öbür ucundaki Oscarları, Altın Küreleri, hem de Türk halkı için en zor saatlerde, pazar gecesi sabaha karşı yayınlamak için yıllardır yarışanlar bunlar.. Üstelik önce bizim ekranda otoriteleri toplar, uzun bir "Tahmin değerlendirme" programı yaparlar. Sonra Los Angeles'a bağlanırlar. Bitmez tükenmez kırmızı halı.. Sonra da sabahın altısına kadar süren ödül töreni.. Ortalama 10 saat falan yayın demek bu.. Ve de Türkiye'nin alakası yok.. O her yıl aynen yayınlanır.
Oysa Cannes burnumuzun dibinde bir.. Bir Türk filmi Altın Palmiye'nin en büyük adayı, iki.. Orada Türkiye'nin starları var.. Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen, daha dün ölümden dönen Nejat İşler.. Yani hafta boyu günü gününe müthiş magazin haberleri yapma fırsatı da fazlası ile var.. Hem bizimkileri izle, hem dünya çapında ünlü yabancılardan haber yap.. Bir kamera kiralarsın Cannes'dan üç otuz paraya.. Bir de bir usta televizyon gazetecisi yollarsın.. Üç kuruş harcarsın ama gelen reklamlarla masrafı bin kat çıkarır, para basarsın. Fark yaratır evde uyuyan rakip kanallara da, Panama Kanalı kadar geçirirsin, "Atlatma"yı..
Hadi bunları yapmadın.. Çünkü, geri kalan tüm haber kanallarına fark atmayı düşünen, bilen ve beceren bir haber müdürün, genel müdürün yok..
Yahu, Kış Uykusu, yarışmanın ilk günlerinde gösterildiği için eleştiriler erken geldi. Herkes "Favori" diyor.. Yani "Altın Palm.." yazdı bile, milletin kafasına.. Hadi baştan dalga geçtin. Ayılsana.. İki günde ne yapıp yapıp, naklen yayını sağlasana..
Altın Palmiye'yi ilan edecek zarfın açılışını, "Winter Sleep" diye okunuşunu, seyirciler arasında bulunan Türk film ekibinin sevinçle havaya fırlayışını, ekran başında heyecanla bekleyen insanlara anında, canlı versene.. Tören biter bitmez, kiralık kameranla bizimkilerin arasına dalıp sana "Özel" canlı yayın yapsana.. Televizyon haberciliği "Canlı Yayıncılık"tır. Kitabın birinci sayfasında böyle yazar. Canlı yayın yaptın mı, görüntülü, her türlü başka haberciliğin önüne geçersin çünkü. Geri kalan tüm haber yolları seni izler..
Gazeteciliğe başladığım yıllar, Amerika'da televizyon haberciliğinin hızla yoğunlaştığı günlerdi. Tıpkı bugünkü "Sosyal medya yazılı basını öldürecek" lafları gibi, "Görsel medya, yazılı basını öldürecek" tahminleri yayılmaya başlamıştı. Mehmet Ali Ağabey, The New York Times'ın toplantısından bir anı nakletti, bir gün bize..
Sabah, haber toplantısı.. Bütün şefler masanın etrafında toplanmış.. Genel Yayın Müdürü, kenarda açık olan ekranı gösteriyor "Haber orda" diyor.. "Haberi onlar verecek. Biz ertesi gün haberin derinliğini, ekrana yansımayan yanlarını yazacağız."
Bugüne, bize bakın.. Lütfen, ad vermeme gerek yok. Rastgele bir haber televizyonunu açın ve alt yazıları okuyun.. Hepsi ama, hepsi gazetelerden alınmış haberler. Yani, bugün, benim Haber TV Müdürlerim, kadronun önüne gazeteleri koyuyor ve "Haber orda" diyorlar.
Haberciliği tersine çevirmişler.. Sabah gazetelerde yayınlanmış haberleri, hiç utanmadan, sıkılmadan, hatta akşam ana haberlerde, kendi haberleri gibi okuyorlar. Hem yürütme, hem bayat..
Arda var diye, Türkiye'de gündem olan Real- Atletico maçı cumartesi 21.45'te oynanıyor..
Pazar 21.45'te yani tam 24 saat sonra benim haber televizyonum alt yazı geçiyor.
"Real 4-1 kazandı ve kupayı aldı" diye..
Yahu Allahın kulu, sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?.
24 saat sonra o maça meraklı olup da sonucu öğrenmeyen, senin kanalındaki haberciler(!) hariç kimse kaldı mı dünyada.. Fener- Galatasaray maçının skorunu da 24, hatta 48 saat sonra alt yazı yapıyor bunlar. Çünkü karışan, görüşenleri yok. Çünkü o kanalların sahipleri yok, aldıranları yok. Otur masa başına, salla başını, al maaşını işi bunlar.
Yahu maç bir gece evvel oynanmış, bitmiş.. Aç telefonu, Arda ile iki kelime konuş, onu geç, sabah altıda ilk haber olarak.. Erken kalk bi zahmet. İnterneti tara.. Maç ardından neler olmuş, dünya medyası neler yazmış.. Al sana yepyeni haberler..
Yahu, skora, sabah çıkan gazetelerin haberlerine bir yeni cümle ekle.. Gazete basılmış, dağılmış, bitmiş, gecenin bir saatinde. Oysa yaşam devam ediyor. O devamı verecek haber organı sensin artık.
Senin haberin durmuş gazete olur mu, geri zekalı.. Yürüyen, ilerleyen hayatı ekleyeceksin, gazetenin haberine ki anlayayım, "Canlı"sın.. Heyecanlısın.. Anlayayım.. Habercisin!.. Senin emeğin, senin haberin bir cümle ekle gazeteye de ben senin "Habercilik" yapma heyecanını göreyim..
Al birini vur ötekine hepsi ayni kaba ediyorlar..