Öcal Ağabeyim'le Nâzım'ın Salkım Söğüt dizeleri üzerine tartışmamız, yılların gerisinden bir dosttan haber almamı sağladı. Büyük Tiyatro oyuncusu Üner İlsever emeklilikten bir mail yollamış bana..
"O atlılar ne ağabeyinizin dediği gibi St. Petersburg'a Çarlık Rusya'nın başkentine koşan Kızıl Ordu atlıları, ne de sizin dediğiniz gibi Afyon'dan İzmir'e koşan Türk atlıları. Maalesef hakem seçtiğiniz uzman arkadaşınız Hasan Bülent Kahraman bey de yanılgıya düşmüş" diyor ve kendi tezini anlatıyor..
Okuyalım bakalım..
***
Gelin işin gerçeğini Yeni Ay'da birlikte çalıştıkları kadim dostu Zekeriya Sertel'den dinliyelim..
"Nâzım Hikmet çocukluğundan beri Vala Nurettin ile beraber büyümüş, Anadolu'ya beraber geçmiş, Moskova'da beraber okumuştu. Vala'nın komünizmden ayrılması ona çok dokundu.
En beğendiği dostunu kaybetmişti.
Bu üzüntünün etkisiyle bir iki şiir yazdı.
Bunlardan biri kendisinin de en çok beğendiği o vakitki şiirler içinde belki de en güzeli olan "Kerem gibi"dir.
"Ben yanmazsam
Sen yanmazsan
Biz yanmazsak
Nasıl çıkar
Karanlıklar
Aydınlığa."
Nâzım, yine en güzel şiirlerinden biri olan Salkım Söğüt'ü de bu ruh içinde yazmış.
Bu şiirde Nâzım, Vala'nın saflardan uzaklaşışını da şöyle anlatır.
"Birden bire,
Kuş gibi,
Vurulmuş gibi
Kanadından
Yaralı bir atlı yuvarlandı atından."
Atından düşüp seferi yarıda bırakan adam Vala Nurettin'dir."
Ezcümle:
"Güneşin battığı yere koşan yalın kılıç kızıl atlılar, 'Enternasyonal devrim'e koşan atlılardı."