"Çoktandır yurt dışına gitmiyorsun" dedi, hafta sonu sohbet sırasında bir dost..
"İlle de görmem gerek dediğim yer pek kalmadı.. Ben zaten yere değil, orda bir şey izlemeye giderim genelde" dedim..
Olimpiyata, dünya futbol, dünya atletizm şampiyonalarına giderdim. 2003 Paris'ten sonra "Tamam" dedim.. Buralara akreditasyon sorunu var ya. Türkiye'ye çok az düşüyor ya.. "Ben yeterince gördüm. Kontenjanı artık gençler kullansın.." Ama ne gençler heves etti, ne gazeteler böyle yerlere adam gönderir oldu.
Ben sporu bırakınca, sanata daha çok yöneldim.. Performans sanatlarına.. Konser, bale, müzikal özellikle.. Son yıllarda iki gelişme oldu..
İnternet sayesinde yakından izliyorum.. Beni taa New Yorklara, buz gibi Moskova'ya, hatta üç saatlik yoldaki Londra'ya, Paris'e götürecek bir olay yok.. Operadaki Hayalet, Cats, Sefiller gibi yıllarca oynayan müzikaller artık çıkmıyor. Efsane baleler de öyle.. Var mı, Nuriyefler, Barişnikovlar..
..Ve asıl önemlisi.. Asıl güzeli..
İstanbul, yıllar yıllar önce, nasıl gıpta ettiğim "Burda yaşayanlar ne talihli" diye kıskandığım kentleri geride bırakan bir Kültür Merkezi oldu, hem de doğru dürüst bir Kültür Merkezi olmadığı halde..
Sezonda İstanbul'dan bir hafta ayrıl, neler kaçırıyorsun..
"O zaman niçin gideyim ki" dedim ve cuma ve cumartesi gecelerini anlattım dostlarıma..
İstanbul Sanat Sezonu cuma akşamı Aya İrini'de 9'la açıldı.. "9" deyince yanına bir şey eklemek gerekmez.. Tek başına 9, Beethoven'dir.. Schiller'dir.. Neşeye Çağrı'dır..
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) açtı sezonu.. Hem kendisinin, hem ülkenin sezonunu.. Açılış da ancak böyle görkemli olur..
Dünya çapında gururumuz Gürer Aykal'ın yönettiği İDSO'nun harika çalacağını biliyordum. Beni asıl mutluluklara boğan tamamen gönüllülerden kurulu koro oldu. Gökçen Koray ve Seval Irmak öyle müthiş bir koro yapmışlar ki.. Koro, Neşeye Çağrı'yı öyle muhteşem söyledi ki.. Solistler, Evren Işık, Nesrin Gönüldağ, Ünüşan Kuloğlu ve Erdem Bayram da çok çok iyiydiler. Aya İrini konser için efsane bir dekor zaten. İnsan anında havaya giriyor.. 15 dakika sürdü, alkış kıyamet.. İnanın, Gürer Şef, "Bis" te senfoniyi baştan sona yeniden çaldırsa, kimse yerinden kıpırdamazdı.. Öyle bir 9 izledik.
Ertesi akşam Sabancı Müzesi'nde İstanbul Resitalleri sezona girdi, bu defa. Kamil Şükun'un eseri bu resitaller.. Yedi yıldır inançla sürdürüyor Kamil.. 57'nci konser ve tek boş sandalye yok.
David Kadouch.. Fransa'nın genç gururlarından.. Chopin prelüdleri ve ardından Moussorgski Bir Sergiden Tablolar çaldı.. Yerim tam da parmaklarının önündeydi.. Tuşların üzerinde nasıl dans ettiğini gördüm, on parmağın.. Gene bitmez tükenmez alkışlar..
Bu müthiş geceleri sponsorlar sayesinde yaşıyoruz. Onları da anmak, onlara da teşekkür etmek gerek.. DenizBank ve AkBank'ı yürekten kutluyorum bir daha..
..Ve bu perşembe, Lütfi Kırdar'da Borusan Filarmoni de sezonu açıyor.. Dünya çapında gururlarımız Süher ve Güher Pekinel Kardeşler, Mendelssohn seslendirecekler.. Özellikle müzik sanatında dünya çapında gururumuz o kadar çok ki..
İstanbul bana yetiyor artık!..