Cengiz'i okuyorum (Semercioğlu) Hürriyet'te.. Bir hafta tatile kaçmış ama telefonları susmamış. Eş dost arıyor, Tarkan konserine bilet için. "Ya da beraber gidelim, beni götür" diye. Tarkan üç konser ilan edilmiş. Anında satılmış, bir ilave.. O da anında.. Bir ilave daha.. Beş.. O da tıklım..
Yani 7 bin kişi alan Açık Hava Tiyatrosu'ndan söz ediyoruz.. Cengiz "Başka hiçbir sanatçının konseri bu etkiyi yaratmıyor" diyor.
"Sadece Türk değil yabancı sanatçılar da dahil olmak üzere 5 gece Açık Hava'yı hınca hınç dolduracak bir başka isim daha yok... 10 gece üst üste konser verse yine doldurur."
Okuyup da etkilenmemek elde değil. Cengiz'in yazısı şöyle bitiyor..
"Yarın gece ya da son konserini ben de gidip izlemek istiyorum.
Aman aramayın vallahi fazla biletim yok."
Anında aradım.. "Cengiz ağbi beni de götürsene.."
Bakın birinci saptamam.. Hürriyet'te hele Cengiz'in köşesinde okuduklarınıza inanmayın. Palavra.. Götürdü beni iyi mi?.
Güzel eşi Banu, ben, Cengiz Nişantaşı'nda Hünkar'da buluştuk konser öncesi.. Cengiz randevuya 45 dakika geç geldi. Beni Tarkan'a götürecek ya, sıkıysa affetme.. Enfes Osmanlı yemekleri yedik ve Açık Hava'ya süzüldük.
İkinci saptama.. Yahu 50 yıldır hayatım birilerini bir yerlere götürmekle geçti. İlk defa beni bir yere, hem de ne yere götürüyorlar.. Götürülmek ne güzelmiş dostlar..
Üçüncü saptama.. Görünüşe göre Cengiz'in forsu var. Yerimiz en ön sırada, en ortada.. Yani kâğıt üzerinde en iyi, en faça yer.. Ama gerçek tam tersi. Açık Hava'nın en berbat üç sandalyesi bizde.. Tarkan bir metre ötemizde söylüyor ama ben Tarkan'ı sahnenin yanına konan video ekranlarından izliyorum.. Niye.. Çünkü o bir metre ara var ya, o arada, Jimmy Jib denen iğrenç kamera var ya. Hani zürafa boynu gibi bir kaldıraca bağlı, aşağı yukarı inip kalkan, sağa sola dönen, çağ dışı sistem.. Karşıya baktım mı Tarkan'ı değil, kafama ha çarptı, ha çarpacak Jimmy'yi görüyorum..
Dördüncü saptama..
Bugün, bu ülkede gerçekten tek, bir tek büyük star var. Adının önüne konan "Mega" sıfatını gerçekten hak eden tek adam.. Tarkan..
Pop müzikte ölçü budur..
Açık Hava, merdivenleri dahil tıklım tıklım arka arkaya beşinci gecede. Merdivenlerde de millet ayakta duruyor, belediye otobüsünde gibi.. Bir o kadar kişi de dışarda var, umutsuzca iade bilet bekleyen. Bu beşinci gece.. Tarkan, 15 gece de gider, belli..
Var mı başkası bunu başaracak?.
Yerli yabancı var mı?..
İddialı mı oldu?. "Ya stat konserleri" diyenleriniz çıkacak..
O konserlerde sahnedeki milyonla dolara mal olmuş yapımı düşünün.. Dans gurupları, olağanüstü ışık oyunları, sanatçıyı hatta uçuran sistemler arasında yaratılan bir rüya dünyası.. O arada ben bile çıkıp şakıyabilirim.
Tarkan'da 9 kişilik bir orkestra (Ama tabanca), iki vokalist. Dansçı mansçı yok.. Tarkan'ın da öyle Michael Jackson falan gibi bireysel koreografisi yok. İçinden ne gelirse.. Hepsi o.. Hepsi ama..
Yani oraya giden sadece ve sadece Tarkan'ı dinlemeye gidiyor ve de sadece sadece Tarkan'ı görmeye.. Başka sahne ve ışık görselliği yok..
Buna rağmen beş günde 30 bini aşkın seyirci ve de çığlık çığlığa seyirci..
Finale doğru iyice coştu millet.. Sahneyi değil, tribünü seyretmek daha cazip hale geldi.. Döndüm.. Arkamda üç küçük kız.. Yedi yaşında falan.. Çığlık çığlığa dans ediyorlar..
Az ilerimde en az 70 yaşında bir kadın, ayakta.. O da dans ediyor..
Kadın, erkek, çoluk, çocuk, genç ihtiyar herkes ayakta.. Herkes çığlık atıyor.. Herkes dans ediyor..
İşte Star olmak bu.. İşte Mega olmak bu..