"Gazete sayfalarını gazeteciler çizmeli, ressamlar değil.."
Bu satırları her gün yazmam gerekiyor herhalde.. Çünkü harika yazılar, ressam mastürbasyonuna kurban olup, okunmaz hale geliyorlar.. Ressam sayfayı okumuyor. Karşısına asıp bakıyor..
"Ne yapmışım be.."
Hay yapmaz ol.. Yahu yazı okunmak içindir. Okumayı zorlaştırma, hatta imkânsızlaştırmaya hakkın var mı, sayfan sana güzel görünecek, sen boşalacaksın diye..
Tatilde çok gazetelerin içine düştüm de ondan biraz, dönüşte yazılarım meslek üzerine yoğunlaşıyor, kusura bakmayın..
Hafta sonunda iki ilginç söyleşi vardı..
Birisi Defne Samyeli'nin Milliyet'te Nevzat Yalçıntaş'la.. Harika seçim, çok güzel belirlenmiş sorular, fevkalade ilginç yanıtlar.. Hem iktidar, hem muhalefete ders olacak görüşler..
Gazete de harika kullanmış.. Kocaman resimler, akan sütunlar.. Su gibi okudum. Kestim arşivime koydum.
Öteki İzzet Çapa'nın Hürriyet'te, çok sevdiğim Ayşegül Aldinç'le..
Okuyabilirsen oku..
Bu gazetenin Genel Yayın Müdürü, Yazı İşleri Müdürü yok mu?. Okumaya teşebbüs etsenize, kırmızı içine beyaz o dişi yazıları.. Yanında sarı fon üzerine siyah satırlar.. Gazete değil, GalatasarayStore ilanı sanki..
Bir de söyleşi kırk parçaya bölünmüş, nere başı, nere kıçı belli değil.. Fırlattım attım elimden..
Yahu ayıptır, yazıktır, günahtır!.
Okura da, gazeteye de..