Abuzittincim
Bu "Baldıran zehri" lafı son günlerde çok moda oldu ya.. Neyin nesidir diye merak ettim. Meğer ot türüymüş ve benim köydeki evin bahçesi baldıran otlarıyla dolu, iyi mi.. Bilader, 35 yıldır baldıranla iç içe yaşıyormuşum. Demek üzerine basınca bi şey olmuyor.. Ki ben zaman zaman yalın ayak da dolaşırım.. Deriye temasla da zehirlemiyor demektir.
Bilemiyorum kaynatıp suyunu mu içiyorlar, yoksa maydanoz gibi mi yiyorlar? Ama maydanoza çok benziyor.
Bilmeyen kolaylıkla aldanabilir..
İşin ilginç tarafı bahçede tavuklar, horozlar da var.
Demek onlar da yemiyor veya taşlıkları tutuyor da, zehirlenmiyorlar. Köpekler de bilirsin karınları ağrıyınca ot yerler. Benim Kangallar da onca ot türü arasında baldıranı ayırt edebiliyorlar ki hâlâ hayattalar.
Köpekler deyince, habire duvarı aşan Jumbo'dan en son haberi vereyim. 2 metre 40 santim yüksekliği aşamadı. Küs küs bana bakıyor. Bu Baldıran otuna yılan otu da diyorlarmış. Ama bildiğim kadarıyla, zehir derecesi açısından, mesela bi engerek yılanına göre zayıf kalıyor. İlla kafaya koyduysan kendini bi engereğe ısırtacan, tabii hayvanın cinsine ve soktuğu yere göre 4 veya 5 dakikada "Adios!" Biliyorsun bizde engerek çoktur, ama bereket versin bu derece zehirlisi yokmuş.
Şimdi pazar günü nereden çıktı bu zehir muhabbeti dersen haklısın. Ben her zamanki konuma döneyim.
Vitamin D3! Geçen hafta güneşten nasıl Vitamin D3 elde edileceğine dair yeni görüşlerin ortaya çıktığını yazmıştım:
Güneşten D3 almak en ekonomiği, hatta bedava! Bir görüşe göre, yüz ve kolların güneşlendirilmesi.
Bunu savunan, İngiliz doktor Ann Webb. Ancak, Amerikalı doktorlar More Sorenson ile William Grant bunu yetersiz bulup plaj kıyafetiyle, mümkünse her gün, güneşlenmeyi öneriyorlar (2 yıldır bunu uyguluyorum ve sonuçlarından memnunum ). Gene Amerikalı Prof. Micheal Holick'se, "Yüz, boyun, eller, kollar ve bacaklar, haftada 2-3 defa.." diyor.
Artık karar senin. Hepsinin ortak noktaları şu: Güneşlenme, güneşin en dik geldiği saatlerde yapılacak.
Çünkü bildiğimizin aksine, insan vücuduna zararlı ultraviyole ışınları (UVA) o saatlerde minimum noktaya düşermiş. Bi de süre meselesi var tabii..
Bu doktorların verdikleri süreler Amerika'daki enlem ve boylamlara göre. Bi hesap yaptım, Türkiye'de, Güney Ege ve Akdeniz'de yaz aylarında D3 banyosu yapacaksan, öğle saatlerinde yapacan. Bu 10 dakikayı asla geçmeyecek. Kuzey enlemlere çıktıkça bi kaç dakika ekleyeceksin. Mesela İstanbul'da 15..
İlkbahar veya sonbahar aylarında Güney'de 20 dakikayı aşmayacaksın. Kuzey'de ise 45 dakika, bir saate kadar çıkabilir.
Abuzittincim D3'ü eczanelerde satılan ilaçlardan da sağlayabilirsin. Veya bol bol somon, tuna gibi yağlı balıklar yiyerek. Bi de "tanning bed" ler öneriliyor, ama bunu sakın bronzlaşmak için kullanılan elektronik cihazlarla karıştırma. Biliyorsun, bu tür aletlerde kanser riski çok yüksek! Hepsinden de önemlisi doktoruna "Benim D3 vitamini almaya ihtiyacım var mı, nasıl alayım?" diye danışman. Örneğin meme kanseri riski taşıyanlar D3'ü, yağlı balıktan almamalı!
Kanda bulunan 40-50 ng/ml oranındaki D3 serumunun bi çok ciddi hastalığı önleyebilme ihtimali dışında, kemiklerinin de kuvvetlenmesini istiyorsan (özellikle 60 yaş üzeri) D3'le birlikte, günde yarım kase yoğurt yemeyi de ihmal etme.
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş. tecelligunes@yahoo.com.tr