Çocukken çizgi roman merakımız, onlardaki heyecan verici sahneler yüzündendi. Gerçek hayatta çekilmesi mümkün olmayan görüntüler, çizgi romanda sanatçının hayal edebildiği noktaya kadar rahatça uzanırdı çünkü.. Çizgi roman hayal gücümüzü desteklerdi..
Şimdi ayni şeyi digital sinema yapıyor.. Senin hayal gücünün ulaştığı her sahneyi çekebiliyor, bilgisayar teknolojisi..
Yani filmin baş oyuncusu, 22 katlı bir binanın tepesinden yere kadar, burnu bile kanamadan düşebiliyor..
Ya da adamın bulunduğu kata helikopter çarpıyor.. Adam aşağı atlarken, helikopter de düşüyor.. Yan yana uçuyorlar.. Hem de yavaş çekimle izliyorsunuz bu düşüşü..
O zaman senaryolar da şöyle yazılıyor sanki..
Önce hayal gücü yüksek insanlar oturup, aksiyon sahnelerini çiziyorlar.. Sonra esas senaristler oturup, bu sahneleri içeren bir konu uyduruyorlar..
Bruce Willis'in Die Hard/ Zor Ölüm Ölmek İçin Güzel Bir Gün'ü aynen böyle yazılmış gibi..
Akla hayale gelmez, salla sallayabildiğin kadar palavra sahneler.. Dokuz canlı kediler gibi, nerden düşerlerse düşsünler, kolları bile incinmeyen bir baba oğul. Bol mersedes reklamlı, gene akıllara seza takipler, içi boş bir öykünün yüzde sekseni nerdeyse..
Başından sonuna keyifle izledim ha, yanlış anlamayın.. Hatta zaman zaman kahkaha da attım, "Bakalım daha ne kadar sallayacaklar" diye..