Salona baktım.. Nasıl huşu içinde, nasıl kendilerinden geçmiş izliyordu oturanlar.. Bir ayin vardı sanki.. Tuşların üzerinde dolaşan sihirli parmaklar bir kaç santim havalandı.. Bir an orda durdu.. Sonra sanatçı ayağa kalktı..
.. ve kıyamet koptu.. O nefes dahi almaktan korkarak kendilerini müziğe vermiş, dalıp gitmiş insanlar, birden coştular.. Alkışlar yetmedi, hançereler girdi işin içine.. "Bravolar" yığıldı. Sanatçı gitti, geldi, gitti, geldi..
Doyamamıştı insanlar.. Bir saat ara vermeden çalmıştı aslında, ama beş dakika gibi gelmişti herkese..
Etrafımı sardı hiç tanımadıklarım..
"Nasıl rüya gibiydi" dedi içlerinden biri..
"Bu adamı mahkemeye vereni Allah çarpar" dedim.. İçimden o geldi o an..
***
Fazıl Say.. Esen Kıvrak.. Olgu Kızılay.. Efdal Altun.. Çağ Erçağ!..
En baştaki dünyanın yaşayan en büyük piyanistlerinden.. Sonraki dört isim, dünya şampiyonluğunu, New York Carnegie Hall'da 82 dünya ülkesi arasında altın madalya alarak belgelemiş
Borusan Kuartet..
Dünyanın dört bir yanında konser veren, tüm konserlerinde salonları, son koltuğuna kadar dolduran sanatçılar bunlar..
Benim ülkemin, Türkiyemin harika çocukları..
Bakmayın bizim memlekette adları medyada geçmez.. Ya da "Olumsuz haberler" yaratırlar da o zaman duyarsınız..
Dünya çapında sanatlarından kimsenin haberi yoktur.. Dünyayı sarsan konserlerini kimseler bilmez.. Türkiye'dekini bilmezler, ötesini geçin..
Sanatçılıklarının yanında, beşi de dünya tatlısı adamlardır.. Sohbetlerine doyamazsınız.. Nasıl sevecenlerdir.. Kendilerine uzanan ellere nasıl sevgiyle uzanırlar..
Çok iyi bilirim.. Çünkü, ne mutlu bana.. Beşi de arkadaşımdır.. Yakın arkadaşım.. "Sana en gurur veren dostluklarını yaz" deseler hayatta, ilk ona girerler..
***
Pazartesi gecesi Kadıköy Süreyya'da Borusan'a gitmiştim.. Üç çağdaş Türk bestecisinin üç eserinin Dünya Prömiyerini yaptılar ilk bölümde, dün yazdım.. İkinci bölümde, İsviçreli bir klarnet sanatçısı, gene dünyaca ünlü
Reto Bieri katıldı aralarına..
Reto, önce kısa bir solo yapıp kendini tanıttı bize.. Elinde görmediğim kadar uzun bir klarnet var. Gürer (Aykal) kulağıma eğildi.. "Bu çalınması çok zor bir klarnet türüdür.. Büyük klarnet.. Ayrıca cırtlak bir çalgıdır. Ondan böyle hafif, tüy gibi sesler çıkarmak.. Müthiş.. Müthiş.."
Sonra Kuartet geldi sahneye.. Beşli oldular.. Mozart'ın Klarnet Beşlisi'ni seslendirmek için..
Yani olmaz böyle şey.. Bu nasıl bir müziktir.. Hele ritmin yavaşladığı ikinci bölüm.. Gençlik günlerimde, bu yavaş bölümleri çok severdim.. Sevgilinin ellerini elinin içine alır, müziği kalbine akıtırsın.. Yaş olgunlaştıkça, hızlı bölümler çekmeye başladı beni.. Şimdi gene yavaşlar kalbimi hızlandırıyor.. Hayallere daldırıyor.. Yaşlılık alameti bu olmalı..
Muhteşem bir klarnet dinledim, muhteşem bir dörtlü eşliğinde bu beni alıp rüyalara götüren bölümde.. Bittiğinde Gürer'e eğildim..
"Ben şimdi 'Bravo' diye haykırmak istiyorum.. Niye ille de iki bölüm daha beklemek zorundayım" dedim.. Gürer parmağıyla "Sus" işareti yaptı, beni sakinleştirmek için..
Sonra saray bestecisi Mozart'ın adeta saray dansları için yazdığı çılgın bölümler girdi başladı.
Tanrım.. Bu nasıl müziktir?.. "Salier'i, Mozart'ı zehirletmekte haklı.. Bu adam haince müzik yazıyor" dedim, Gürer'e, bütün salonla birlikte ayağa fırlamadan önce..
Süreyya yıkıldı.. Biz yıkıldık..
Ankaralılar kaçırmasın.. Borusan Kuartet bu cumartesi Bilkent Salonunda (Gürer, "Türkiye'nin akustiği en iyi salonu" dedi) Bilkent Senfoni eşliğinde çalacak..
***
Salı akşamı Aksanat Taksim'in minik salonunda Fazıl vardı..
Önce bir Mussorgsky çaldı.. Bir Sergiden Tablolar en sevdiğim eserlerdendir.. Harikaydı Fazıl.. Bu kadar yakından izlemenin tadı da ayrı oluyor.. Çalarken ayrı bir aleme nasıl daldığını görüyorsunuz.. Kendisi dahil birileri ile konuşuyor..
Sonra Fazıl Say'a geldi sıra.. Kendi bestelerini seslendirdi.. Nazım!.. Üç gün üç gece dinlesem doyamam.. Gene olağanüstüydü..
Mavi Su.. Kadir söyledi, Dursun.. "Su" diye bir üçleme hazırlıyormuş.. Mavi Su, Kara Su, Yeşil Su.. Dünya prömiyeri 2014'te yapılacakmış.. Onu böyle "Dost" konserlerinde bölüm bölüm çalıyormuş.. Müthişti Mavi Su..
..Ve Bodrum.. Fıkır fıkır Bodrum..
Üçünün de ortak yanı.. Üçünde de, bu ülke müziğinin tınıları var.. Hissediyor, yaşıyorsunuz, Ege'yi, Karadeniz'i, Akdeniz'i..
Bu vatanın çocuğu Fazıl "Buram buram Türkiye" yazıyor.. "Buram buram Türkiye" çalıyor..
..Ve bir takım insanlar onu Türkiyesinden koparmak için adeta yarışıyor, yetmiyor kına yakıyorlar..
Nasıl insanlarız biz?.
Sevgi var mı içimizde?.
İnsan sevgisi!.. Vatan sevgisi?..
Kendimizi seviyor muyuz biz?.