Dünyanın her yerinde, tatil aylarında tirajlar artar.. Mantıklıdır.. Çünkü insanların okumaya ayıracak daha çok vakitleri vardır. Bizde, tersine azalır.. Neden?.
Yıllar önce dağıtım yapılamazdı doğru dürüst.. İstanbul'da basılan gazetenin mesela Bodrum'a ulaşması kolay mı?.
Kışın İstanbul'da 200 bin basan gazete, yaz baskısını 50 bin azaltırdı mesela.. Çünkü o 50 bin kişinin İstanbul'dan nereye gittiğini bilmez, oraya gazete gönderme maliyetlerinin altına girmezdi.. Tirajlar okullar açılınca, eskiye dönerdi.
Sonra bölge baskıları başladı. Dağıtım sorunları düzeldi, ama yazları tiraj düşmesi önlenemedi..
Çünkü İstanbul gazetesine alışmışlar, gittikleri sahil kentinde alıştıkları gazeteyi de bulamadılar, bulundukları yerin özel sayfalarını da..
Örnek vereyim..
Yıllardır yazları Bodrum'a gidiyorum. Deniz ve güneşe değil.. Baleye ve konserlere.. Onlar gece.. Sıcak Bodrum günlerinde vakit geçirmenin en iyi yolu okumak..
Otele adımımı atar atmaz, gazete listemi resepsiyona veririm.. Yedi gazete.. Her sabah yedi gazete..
Vakit boş dedim ya.. Ne bulsa okuyor ya insan.. Ama o koşullarda bile, bu yedi gazete, elimde en fazla bir saat kalıyordu. İlaveleri dahil..
Öyle baştan savma ki baskılar.. Bir zamanlar İstanbul'da köprüler yok da vapurlar varken, akşam saatlerinde karşıya geçenlere vapurda vakit geçirtecek gazeteler satılırdı. Tüm gazetelerin Anadolu'ya gidecek erken baskılarından bir miktarı, vapur yolcuları için piyasaya çıkar, gece yarıları da meyhane önlerinde satılırlardı. Bu yüzden "Meyhane baskısı" denirdi o gazetelere.. Acele yetişsin diye alelacele şişirilmiş, akşam üstü olanların dahi haberini vermeyen, düzeltmesi bile doğru dürüst yapılmayan, okunup daha vapurda atılan gazetelerdi bunlar..
Bodrum'a gelen gazeteler işte bu meyhane baskıları sanki..
Düşünün bir gece milli maç var.. Konser de var.. İzleyemedim maçı.. Ertesi sabah, hepsi Ege'de basılan gazeteleri açtım. Bir tekinde bir satır haber yok, maçla ilgili..
Yahu milli maçı bile yazamıyorsan, Ege'de niye baskı yapıyorsun?.
Diyelim yazamadın, yetiştiremedin.. Eloğlu ne yapıyor?.. İki şey..
Biri, spor sayfasında bir internet adresi ve not..
"Dün gece İstanbul'da oynanan milli maçla ilgili tüm haber ve yorumlar www. falancafilanca. com.tr adresinde" dersin ve okurunu adam yerine koyduğunu gösterir, özür dilersin..
İkincisi de.. Ertesi gün, bölge baskısına yetiştiremediğin haberleri, maçın özetini, eleştirilerini, o bölge gazetesine yerleştirir, böylece okurun bir gün sonra da olsa "Haber alma hakkı"na saygını gösterirsin..
Hayır.. İkisi de yok.. Ne internet notu, ne de ertesi gün verme.. Bodrum okuru için milli maç oynanmamış..
O zaman söyler misiniz bana, Bodrum'da niye gazete alayım ki?.
Bir şey daha..
Yazın Bodrum nüfusu 1 milyona yaklaşıyor.. Nerdeyse tamamı potansiyel gazete okuru.. Bir yığının orada villası var. Yani büyük iş adamı.. Yani potansiyel reklam verici..
O zaman oraya en iyi ve onları en çok ilgilendiren haber ve yazılarla dolu gazeteyi vermek akıllı iş olmaz mı?.
Hayır.. Hiç bir gazetenin Bodrum muhabiri yok, doğru dürüst.. Yahu olmasın.. Yaz dediğin dört ay.. İstanbul'dan bir muhabir ve bir foto muhabirini, ikişer haftalık, birer aylık nöbetlerle Bodrum'a yollasan kim itiraz eder.. Çocuklar bir de tatil yapma heyecanı ile gönüllü olurlar hatta..
Yaparsın bir kocaman Bodrum sayfası.. Kim gelmiş, kim gitmiş, neler oluyor?.
Bakın Bodrum'da ben ordayken Jose Feliciano konseri olmuş, haberim yok. Çünkü hiç bir gazetede yok.. Bodrum'da her gece bir şeyler var aslında, ama hiç birini bilmiyoruz. Bilme imkanımız da yok. Çünkü Bodrum'da bunları yazan yerel gazete de yok..
Şimdi, sabah otel odamın kapısında bulduğum gazetede, Dünya yok, Türkiye yok.. Üstelik Bodrum da yok.. O zaman o gazeteyi niye alayım, hadi aldım, içinde ne okuyayım söyler misiniz?.