Bomba (!) gibi haber patladı bu haftanın başında... Türkiye Futbol Federasyonu, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine ev sahipliği yapmamız adına UEFA'ya başvuru mektubunu postalamış. Ne kadar sevindirici, ne kadar gurur verici, ne kadar heyecan yüklü gibi duruyor değil mi?
Peki, aslında öyle mi? Ne gezer. "Hak getire" derler eskiler... Böyle bir önemli futbol organizasyonuna ev sahipliği için önce federasyon gibi federasyon olmak gerekmez mi? Onca Avrupa ülkesi takımı ağırlamak için futbolun ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, her türlü sportmenlik dışı eylemlere en acımasız biçimde ceza kesici olmak gerekmez mi? Yarın bir Almanya, bir İspanya, bir İtalya ile yanyana bizim sahalarda seremoniye dizilmek ne kadar haz verici duracaksa da, şike, teşvik gibi namus kavramını zedeleyici eylemlere en ağır cezaları kesen bu ülkelere ayıp edilmiş olunmaz mı?
İflasın eşiğine gelmiş bir Yunanistan bile üç günde şikeci başkanları deliğe tıkıp, temsil ettikleri kulüpleri taaa dördüncü amatöre atarken, biz neredeyse bir yıla yakın bir süreçte hala sakız gibi çiğnediğimiz malum meseleye rağmen mi, bir büyük futbol organizasyonuna ev sahipliği talebinde bulunuyoruz?
Hangi yüzle yahu?