Yani bir "Kıyamet" sahnesi böyle mi çekilir?.. İnanın o an orada olmak istediğimi hissettim içimden.. "Kıyamet böyle kopuyorsa, orada olmalıyım" dedim..
Filmin son dakikaları tümüyle muhteşem, film muhteşem zaten, başlangıcından itibaren ama o "Son" gerçekten olağanüstü.. Sinemada izlediğim en unutulmaz sahnelerden biri..
Melankoli /Melancholia'dan söz ediyorum..
Son zamanların en güzel, en çarpıcı filmlerinden birini yazmış ve yapmış Lars Von Trier.. Avrupa'nın en müthiş yönetmenlerinden biri..
Ama bu filmi, layık olduğu, hak ettiği ilgiyi görmedi. Hatta, doğru dürüst gösterilmedi bile..
Sebep?..
Lars Von Trier geçen yıl filmi ile geldiği Cannes'da, Yahudiler ve Hitler'le ilgili bir espri yaptı.. Oysa konu, şakası bile yapılmaz tabu.. Kıyamet koptu. Trier lanetlendi.. Yahudi lobisi bastırdı. Film Amerika'da mesela doğru dürüst gösterilmedi bile..
Peki bizde niye ayni akıbete uğradı?.
Başladığı hafta filmi aradım. 9 salonlu Kanyon'da yoktu mesela.. Bilgisayarda arayıp, G- Mall'da bulabildim..
Niye?.
Eleştirmenler filmi niye sevmediler, niye yüceltmediler, niye bu kadar az salonda adeta yok edilişinin hesabını sormadılar peki, daha önce şeyinde boncuk aradıkları Trier'in bu en muhteşem filminin?.
Onu biliyorum bakın. Hayır canım.. Yahudi lobisi falan değil.. Bizde "One minute" devrinde ne lobisi.. Gıkları çıkmıyor..
Bizim eleştirmenler için Trier tıpkı Almodovar gibi bir büyük günah işledi.. O nasıl sıradan insanların da anlayıp, zevk aldıkları İçinde Yaşadığım Deri gibi popüler bir film çektiyse, Trier de ayni haltı etti.. Eleştirmen ayrıcalığını ortadan kaldırdı. Ancak bu uzman kardeşlerimin anlayabileceği derin bir film yapacağına, herkesin ama herkesin ilgiyle, merakla, hatta heyecanla izleyeceği, sonunda her şeyi anlayacağı ve bayılacağı bir film çekme cinayetini işledi.
Ancak eleştirmenlerin anlayacağı baş yapıtlar çekerken, sokaktan geçen birinin de izleyebileceği, daha kötüsü anlayabileceği film çeker mi, "Büyük" sinemacı.. Popülerlik tuzağına düşer mi?. Bizim, dikkat buyurun sadece "Bizim" eleştirmenler böyledir.. Batılı eleştirmen, hele de günlük gazete eleştirmenleri "Film o kadar büyüktü ki, ben bile anlamadım" gibisinden laflar etmezler.. Onlar "Popüler" lafından nefret etmezler. Halkı sıfırlayıp, kendilerini ulaşılmaz noktalarda sanmazlar..
Trier, herkes için bir film yazmış.. Herkes için bir film çekmiş..
Açılış muhteşem.. Filmin sonunu görüyorsunuz orda.. Melancholia adlı gezegen Dünyaya çarpıyor.. Kıyamet.. Bu sırada muhteşem bir Wagner çalıyor..
Sonra film başlıyor.. Uygarlıktan, kentlerden, yaşamdan uzak bir çok ama çok zengin çiftlik evinde, kıyametten önceki 3 gün..
Altıncı duyusu güçlü, olacakları önceden hisseden hatta bilen bir kız kardeş.. Olacakları bilen, belki de bu yüzden aileyi bu yaşamdan uzak çiftliğe çekerek, evde her türlü iletişim aracını yok eden, bilgisayarı dahi yasaklayan aile reisi..
Korkular içindeki abla.. Her şeyden habersiz küçük çocuk..
Kirsten Dunst Cannes'da En İyi Kadın Oyuncu seçildi filmdeki kızkardeş rolüyle.. Hak etmiş.. Harika çünkü.. Trier bu rol için Penalope Cruz'u seçmiş önce.. Cruz senaryoya bayılmış. "Oynarım ama bir şartla.. Bu senaryodan bir tiyatro oyunu çıkaracaksın. Onu da yöneteceksin, ben baş rolü oynarken" demiş.. Çekimler başlarken onu Karayip Korsanları için çağırmışlar. Sözleşmesi var.. Gidince Kirsten Dunst bulunmuş. İyi de olmuş.. "Kimse daha iyi oynayamazdı" gibi geliyor insana..
Ve final.. 2012 yılı.. Kıyamet Yılı.. Hani Maya Takvimine göre dünyanın sonu.. Hani Marduklar.. İşte tam da o yılda bir Kıyamet sahnesi..
Ama nasıl güzel.. Nasıl muhteşem.. Nasıl çarpıcı.. Nasıl etkili..
Hani daha "Son" yazmadan ayağa fırlayan, tabakhaneye yetişmek için koşuşmaya meraklı benim seyircim var ya.. Jeneriği izlemek isteyenlere dahi saygısı olmayan..
Film bitti.. Kapkara bir perdede beyaz yazı ile minnacık yazılar kayıyor.. Yazdı yazdı.. Şöförler, marangozlar, yemek servisi yapanlara kadar geldi, hâlâ kimse yerinden kalkmıyor.. Yok canım jenerik izlemek için değil.. Kalkacak halleri yok.. Trier öyle çakmış ki, herkes grogi.. Bir hakem eksik, sayan.. Olsa da saymazdı zaten.. Herkes nakavt.. Neyi sayacaksın?..
Büyük bir olasılıkla bu yazıyı okuduktan sonra filmi merak edip görme isteği duyan bir iki kişi çıkacaktır içinizde.. Zor bulursunuz. Kadıköy'de iki sinemada tek seans.. Avrupa yakasında üç dört salon.. Hepsi o..
Kaçırırsanız bekleyin.. DVD'si gelir mutlak, onu alın.. İzleyin.. O DVD evinizde olsun.. Açılış ve final sahnelerini defalarca izlemek isteyebilirsiniz çünkü..