Dört senedir daha üç duruşması yapılmadığı halde tutuklu gazetecilerin hâlâ hücrede yattığı ülkede Adalet Bakanı "Tutukluluk süreleri uzun değildir" buyurmuşlar..
İnsan ömründen yargısız çalınmış "Bir saniye"nin uzunluğunu anlamak için Bakan falan olmaya gerek yok. Hiç bir şekilde geri vermeniz, yerine koyma imkânına sahip olmadığınız her şey, paha biçilmezdir. Dün okudum..
Aytaç Durak'ı tutuklamışlar..
2006'da başlayan bir soruşturma için..
Yani savcılar 5 yıldır soruşturuyor.. Ortada artık bulunacak delil kalmamış olmalı..
Adam iki sene önce görevden alındı. Yani artık delilleri karartma imkânı da yok..
İki yıl önce görevden alınınca, durumun ciddi olduğu ortaya çıktı. Kaçsa, yedi sülalesini Arjantin'de geçindirecek parası var.. Kaçmadı..
Yani kaçma ihtimali de yok..
Yani Sayın Adalet Bakanım..
Delil toplanması bitmiş. Delil karartma imkânı yok. Kaçması da söz konusu değil..
O zaman bu vatandaşı, yılbaşına iki gün kala apar topar içeri almanın "Adalet" neresinde söyler misiniz?.
Bu yasalar ne zaman çağdaşlaşacak?. Ne zaman bu ülke gerçek demokrat olacak?.
Artık tank sesi ile uyanma tehlikesi kalmadı, ama her gece başımızı yastığa, "Sabah polis sesiyle uyanır mıyız" diye koyuyoruz..
Uyandık mı, yandık. Suçlu suçsuz olmamız önemli değil, ne kadar içerde kalacağımızı Allah bilir..
Kafka'nın "Dava"sını okudunuz mu, Sayın Bakanım?.. NTV yayınlarından çizgi roman olarak çıktı. Harika.. Yarım saatte bitirirsiniz.. Bir uçak yolculuğunda falan..