Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Aileye sahip olmak ne güzel şey..

Hızla gelişen teknoloji ve bu teknolojiye esir düşen insanlar kendi kendilerini nasıl toplumdan soyutluyorlar, nasıl yalnızlaşıyoruz, geçen hafta sonu bir kez daha anladım..
Hızla kaybettiğimiz güzellikler var.. Televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ekranları başında vakit geçirmekten, birbirlerine ayıracak vakti kalmayan insanlar, kopuyorlar..
Sanal alem, onları gerçek sevgi dünyasından soyutluyor..
Sosyoloji, yani toplum bilim derslerimiz, lise ve üniversitede hiç unutmam, "En küçük toplum" diye aileden başlardı..
Nerde "Aile" şimdi?.
Büyük aileyi bitirdik.. Yani, dedeler, nineler ve torunları da içeren büyük aile bitti.. Anne, baba ve çocuklar da bitiyor.. Kardeşler.. Eh, işte..
İzmir'de Fuat ve Suat Uluç ailesini bir araya getiren düğünde Hilton salonundaki masalar arasında dolaşırken eski günleri düşündüm gayri ihtiyari..
Ağbimin küçük oğlu Özhan evleniyor.. Onun için toplandık..
Ben Amerikalı aldım ya.. Özhan, küresel dengeyi sağlamak için ailemize düşen görevi tamamlamış. Harika bir Rus kızı bulmuş.. İki sene aşk.. Şimdi evlilik..
Özay Yenge, kızları pek kalabalık Gımzal ailesinden.. Holly ile İzmir'e gittiğimizde, ağbimlerde kalırdık, Karşıyaka'da..
Özay'ın annesi ne harika kadındı ve de ablaları.. Bir de muhteşem Sabahattin Ağbi..
Onlarla buluşmak, yemekler yemek, dolaşmak nasıl bir şenlikti.. Anne öldü.. Bitti.. Efsane bitti.. Yıllar yıllar geçti, hiç birini görmemişim Gımzalların.. Kardeşim gibiydiler, oysa.. Bizi bir arada tutan kayınvaldeymiş meğer..
Kendi ailemi hatırladım..
Köye giderdik yazları babaanneye.. Bütün büyük aile toplanırdı. Halalar.. Çocukları.. 30-40 kişiyi yatılı ağırladığını bilirim babaannemin..
Babaannem öldü.. Köy bitti.. Büyük aile bitti..
Sarmaş dolaş olduğum halalar, kuzenler nerdeler, ne yapıyorlar, haberim bile yok..
İstanbul'da anneannem toplarmış o tarafı meğer.. Bir bayram sabahı anneannemlerde yer yataklarında yan yana yatan, orda da yer kalmayınca yemek odasındaki masada briç oynayarak sabahı eden babam ve dayımlarla gene 40-50 kişi, Erenköy'de Paşadayımlara gitmiştik, el öpmeye.. Tramvayda biletçi, parayı uzatan babama "Kaç bilet" deyince, gülmüştü babam.. "İçerdeki bütün kelleleri say.."
Ağbimin büyük oğlu Özdemir, Uluçların ilk üçüncü kuşağı olduğu için prensti. El bebek, gül bebek büyüdü. Babamın ve annemin bir tanesiydi. Ben her yurt dışı gidişimde ilk Özdemir'e oyuncak seçerdim..
Özdemir'i dans ederken gördüm pistte.. Nasıl yakışıklı.. Nasıl karizmatik.. Ve düşündüm, ailenin prensini kaç yıldır görmediğimi.. İzmir'e bin defa gittiğim halde..
Niye böyle olduk biz?..
Bu lanet teknoloji mi tek sebep?. Gecenin starı ağbimdi.. Görecektiniz.. Tam bir Godfather.. Kıyafeti.. Yürüyüşü.. Davranışları.. Yengem Özay harika bir hanımefendi..
En hoşuma giden şey, üçüncü kuşak kuzenler arasındaki hava oldu.. Nasıl yakındılar..
Zeynep.. Üçüncü kuşağın tek kızı.. Ailenin tek prensesi.. Serpil'in oğlu Ömer.. Kemal'in oğlu Önder ve eşleri arasındaki havaya baktım, uzaktan.. Kardeş gibiydiler..
Bizim yitirmeye başladığımız Büyük Aile için üçüncü kuşakta umut vardı sanki..
Ayrılırken Özay'a "Bir daha İzmir'e geldiğimde Gımzalları topla bir yemekte, ne olur" dedim..
İnsan olduğumuzu hatırlatan, hayvanlar aleminde farkı, gerçek farkı yaratan en büyük değer değil mi, aile?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA